Adını Nâzım Hikmet’in “Yapıyla Yapıcılar” adlı şiirinden alan ve farklı disiplinlerden gelen müzisyenlerin bir araya gelmesiyle kurulan Yapıcılar son albümleri “Biri Hiçbiri Binlercesi” ile müzikseverlerin karşısında.
Her biri bir derdi olan ve toplumsal duyarlıkları ele alan, memleket insanını derinden etkileyen sorunları işleyen 14 şarkının yer aldığı albümü grup üylerinden Ulaş Özer ile konuştuk.
- Grup nasıl kuruldu oradan başlayalım.. Nasıl bir ihtiyaç hasıl oldu da bu grubu kurdunuz ve grupta kimler var?
Yapıcılar’ı 2015’te şu anki kadroda da yer alan çok küçük bir ekiple kurduk. Bizi bir araya getiren şey de hayata ve müziğe olan bakış açımızdı. Tabii ki her birimizin farklı müzikal geçmişleri, beğenileri ve ilgi alanları vardı. Dolayısıyla “nasıl bir müzik” sorusuna verdiğimiz yanıtı “arayarak bulduk” diyebiliriz.
- “Yapıcının Şarkısı”nda “mezar taşımdır o diktiğim gökdelenler” diyor karakter… Kentsel dönüşüm adı altında bize ölümü mü dayatıyorlar?
Bu şarkıda sözlerini duyduğumuz kişi, aslında bir iş cinayetinde yaşamını kaybetmiş bir inşaat işçisi; bir “hayalet”! Etrafımızda çokça olan hayaletlerden sadece biri. Nâzım’ın “Memleketimden İnsan Manzaraları” eserinde de karşılaşırız bu hayaletlerle; sermayedarların ceplerini doldururken kıydıkları hayatlar, bu eserin her köşesinden çıkıp karşımızda belirir. Biz de bu yaklaşımla bir örnek yaratmaya çalıştık. Bu kişi, yaşamını yitirdikten sonra, nasıl bir hayat yaşadığını anlatıyor aslında. Bir inşaat işçisinin yaşamında çarpık, rantçı bir kentsel dönüşüm olgusunun bir etkisi var elbette ama bu dizelerde sözü edilen inşaat işçilerinin, o binaları dikerken onlarla, yüzlerle değil; binlerle öldüğü bir şehirden bahsediyoruz.
- Müzik çalınmasıyla ilgili saat kısıtlamaları ve festival iptalleri hakkında ne düşündüğünüzü de merak ediyorum.
Özellikle son birkaç aydır çok daha sık duyar olduk bu iptalleri ve çok can sıkıcı. Gerek saat kısıtlamaları gerekse yaşanan bu iptaller, toplumun bir kesiminin yaşam tarzına açıktan bir müdahale olma özelliği taşıyor. Buna ek olarak bu müdahalelerin, insanların her ne sebeple olursa olsun yan yana gelmesine karşı yapılan müdahaleler oldukları da açık. Ancak yan yana gelen ve birbiri ile dayanışan insanlar engel olabilir bu kuşatmaya ve her alanda kendi alternatiflerini ortaya koyabilirler.
- Şu sıralar İran’da ciddi bir karşı çıkış yaşanıyor. Ne düşünüyorsunuz ya da ne hissediyorsunuz bununla ilgili, Türkiye’de bunun yansımaları görülür mü sizce?
Evet, İran’da önemli protesto gösterileri yaşanıyor. Bu gösterilerde gericilikten en çok etkilenen kadınlar ise en öndeler. Bu protestolar, toplumun geniş bir kesiminde biriken öfkenin de yansımalarını taşıyor. Bu kadar sömürünün, eşitsizliğin, adaletsizliğin, kadın düşmanlığının yaşandığı gerici bir düzene karşı ortaya çıkan haklı bir öfke bu. Bu öfke sadece İran’da değil tüm dünyada ve elbette Türkiye’deki insanlar arasında da içten içe büyüyor.