CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesine ilişkin, “Turizmdeki muhtemel turist ve gelir kayıplarıyla birlikte kuzeyimizdeki savaşın Türkiye ekonomisine negatif yansıması on milyarlarca dolara ulaşabilir. İktidarın oluşabilecek hasarı en asgari düzeyde atlatabilmek için kapsamlı bir plan-program ya da önlem paketini devreye sokması elzemdir” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu yayımladı.
Toprak, Türkiye gündeminde yer alan başlıkları raporunda şöyle değerlendirdi:
“Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı harekât yeni bir mülteci sorununu ve ağır bir insani krizi ortaya çıkartırken AB ve Avrupa ülkelerinin iki yüzlü yaklaşımları yine gün ışığına çıktı. Ukrayna’da savaştan kaçan insanlara kapıların açılması gayet insani ve doğaldır. AB, Suriyeli, Libyalı mültecilere kapattığı kapıların aksine Ukrayna’dan gelecek mülteci akınına ‘açık kapı politikası’ başlattı.
Rusya-Ukrayna gerginliğini tırmandırmanın öncülüğünü Biden ve Johnson yaparak, Almanya, Fransa ve AB’yi kendi politik amaçları için kullanmış görünüyorlar. Rusya, her türlü olasılığı ve riski göze alarak batı içindeki bu bölünmüşlüğü, görüş ayrılıklarını Ukrayna operasyonu için fırsat görerek kendi lehine olduğunu öngördüğü işgal hamlesini yaptı. Ukrayna, Batı tarafından sahipsiz şekilde ortada bırakıldı.
“TÜRKİYE’NİN DIŞARIDA TUTULMAYA DEVAM EDECEĞİNİ GÖSTERİYOR”
İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog’un Ankara ziyaretinden önce Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) resmi ziyarette bulunacak olması, Türkiye’ye İsrail-Yunanistan-GKRY ittifakının güçlü bir şekilde devam ettiği mesajının verilmesidir. Bu ziyaret programı, ABD’nin EASTMED boru hattına desteğini çekme kararına rağmen bu ittifaka desteğinin sürdüğünü ve Türkiye’nin dışarıda tutulmaya devam edeceğini gösteriyor.
“28 ŞUBAT 2022 ZİRVESİ TARİHİ VE HAYATİ BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”
28 Şubat 2022 zirvesi, Türkiye’nin bugününde ve geleceğinde tarihi ve hayati bir dönüm noktasıdır. Demokrasi, özgürlük, adalet ve refah temelli yeni siyasal yapının temel taşları, altı liderin üstlendiği tarihi sorumlulukla döşenecektir. Ülkemizin, yurttaşlarımızın demokratik toplum özleminin yolunu açacak, toplumsal ilerlemeye ivme kazandıracak ‘Türkiye Taahhütnamesi’, tarihsel uzlaşmanın belgesi olarak siyasi tarihimize altın harflerle yazılacaktır.
Altı siyasi liderin ülkemizi demokrasiye, özgürlüklere saygılı, şeffaf-adil-hukuka dayalı bir yönetim sistemine kavuşturmak için bir araya gelmeleri, parti ve kurumsal aidiyetler dışında ilkesel bir mutabakata varmaları çok değerlidir. Ülkemizin ve yurttaşlarımızın gelecek umutlarına, aydınlık ufuklarına, çocuklarımızın mutlu, huzurlu, barış ve refah içinde bir arada yaşayacağı yarınlarına açılan kapının anahtarıdır.
“ERDOĞAN’IN ‘ÇEKİMSER OY’ TALİMATI VERMESİ SİYASİ VE DİPLOMATİK ŞAŞKINLIKTIR”
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AKBK) Rusya oturumunda Türkiye’nin ‘çekimser’ oy kullanması, iktidarın iç politikaya endeksli ve çelişkili politikalarla ne yapacağını bilmez halde olduğunu yine gösterdi. ‘AİHM ve AKBK kararlarını tanımadığını’ söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’nın Ukrayna işgalinin haksız-hukuksuz olduğunu ve reddettiklerini ifade ettikten sonra çekimser oy talimatı vermesi, siyasi ve diplomatik şaşkınlıktır.
AİHM ve AKBK’nın yargıyla ilgili kararlarını siyasi hesaplarla tanımayan, Türkiye’yi yargının siyasallaştığı bir görüntüye sokmaktan çekinmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar, Rusya konusunda kabul ya da ret oyu kullanarak net tavır takınma ya da Azerbaycan, Sırbistan gibi oylamaya katılmama yönünde davranacağına hem tanımadığını söylediği AKBK toplantısına katılıyor hem de ‘tavırsız’ kalarak çekimser oy kullanıyor.
“ÜLKE EKONOMİSİNİ OLUMSUZ ETKİLEMESİ KAÇINILMAZDIR”
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, küresel para, döviz, enerji, emtia, gıda piyasalarında sert değişimleri tetikledi. Petrolün varil fiyatı 90 dolardan 105 dolara tırmandı. Buğday fiyatları 352 dolar/ton ile 2008’den bu yana en üst düzeye çıktı. Bu gelişmelerin ülke ekonomisini olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. İktidarın yeni ekonomik modeli tamamıyla geçersiz hale geldi.
Rusya ile iplerin kopması ya da gerilmesi sadece enerji ithalatı değil ülke ekonomisi için çok hayati alanlarda geniş çaplı olumsuzluklara yol açabilir. Rusya karşı yaptırımlarla misillemeye yönelirse her alanda çok ciddi kayıplar söz konusu olabilir. S-400’lerden Akkuyu Nükleer Santrali’ne, sebze-meyve ihracından müteahhitlik hizmetleri ve turizme kadar Rusya ile olan bağlantılar göz önünde tutularak hareket edilmesi ülke yararınadır.
“KKM HESAPLARININ 31 ARALIK’TA SONA ERMESİ KARARLAŞTIRILDI”
Rusya-Ukrayna savaşı, dövizde faiz ve kur farkı garantili, altında fiyat garantili hesaplarla ekonominin temellerine mayın döşendiğini açığa çıkarttı. Sistemin tıkanacağı görülünce, kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarının 31 Aralık’ta sona ermesi kararlaştırıldı. Bu ekonomik intihardan derhal vazgeçilmeli; dövizde, altında, TL’de KKM uygulaması durdurulmalıdır. Kurdaki ve altın fiyatlarındaki her 1 liralık artış, Hazine ve Merkez Bankası’na (MB) yüz milyarlarca liralık ödeme yükü getiriyor.
2022 bütçesinde böyle bir ödenek yok. Bu yılın bütçe açığı hedefi 278 milyar 374 milyon TL. Artan risklerle Hazine ve MB üzerine binecek kur farkı ödeme yükümlülüğü yıllık bütçe açığı hedefini de aşacak ve açık ikiye katlanacak. Sadece Rusya-Ukrayna savaşı değil, ABD Merkez Bankası’nın mart ayından itibaren başlayacağını duyurduğu faiz artışları da doları yükseltecek gerek dış piyasalarda gerekse içeride kurları yukarı çekecek. Hazine’yi batıracak KKM uygulaması yürürlükten kaldırılmalıdır.
“DÖVİZ AĞIRLIKLI KAMU BORÇ STOKU ENDİŞE VERİYOR”
Türkiye ekonomisinin ‘liralaştırma’ adı altında dövizleştirilmesi ve dolarize edilmesi sonucunda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilen 2018 yılında 893 milyar lira olan toplam kamu borç stoku, 21 Şubat’ta açıklanan 2022 Ocak ayı verileriyle 2 trilyon 844 milyar liraya yükseldi.
İktidarın ve basiretsiz ekonomi yönetiminin içeride her şeyi kontrolü altında tutacağını; faizi, dövizi kontrol edeceğini düşünerek kurguladığı, tüm riskleri Hazine’ye ve millete yıkan bu model, şimdi kendi kontrolü dışındaki dış gelişmelerle çöküş sürecine girdi. Ülke ekonomisinin ve halkın olağanüstü yükler ve maliyetlerle karşı karşıya kalma ihtimali yükseliyor. Döviz ağırlıklı kamu borç stoku endişe veriyor.
“AĞIR HASAR VEREBİLİR”
Güneyimizde, Suriye’de 11 yıldır devam eden savaşın ağır insani ve ekonomik faturasını üstlenmek zorunda kalan Türkiye, şimdi de kuzeydeki sıcak savaşla (Ukrayna-Rusya) milyarlarca dolarlık ek bir bedel ödeme riskiyle karşı karşıya kaldı. Bu süreç, 35 milyar doları aşkın gelir hedeflenen 2022 turizm sezonuna ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerine ağır hasar verebilir.
Turizmdeki muhtemel turist ve gelir kayıplarıyla birlikte kuzeyimizdeki savaşın Türkiye ekonomisine negatif yansıması on milyarlarca dolara ulaşabilir. İktidarın oluşabilecek hasarı en asgari düzeyde atlatabilmek için kapsamlı bir plan-program ya da önlem paketini devreye sokması elzemdir.
“İKTİDARIN EKONOMİ POLİTİKALARINA GÜVENSİZLİK DERİNLEŞTİ”
İktidarın ekonomi politikalarına güvensizlik derinleşti. Şubat ayında Ekonomik Güven Endeksi, yüzde 2,6 gerileyerek 98,2 oldu. Ocak’ta yapılan fahiş zamların etkisi, ekonomi politikalarında her gün yeni bir değişikliğe gidilmesi, KDV indirim kararında yapılan yanlışlıklar ve kararların tekrar değiştirilmesi vb. belirsizlikler Sektörel Güven Endekslerini negatif yönde etkiledi.
TÜİK’in güven endekslerindeki bu durum, bizzat iktidarın oturup düşünmesini; ülkeyi, toplumu, aileleri, bireyleri, sektörleri hangi noktaya getirdiğini görüp politikalarını acilen gözden geçirmesini gerektiriyor.
“ZAMLARININ YANSIMADIĞI TARIM-GİRDİ FİYATLARI ENDEKSİ YILLIK YÜZDE 45,61’E YÜKSELDİ”
Tarımsal girdi fiyatlarındaki enflasyon artışına yönelik açıklanan veriler, yaz aylarında da pek çok mevsim ürününün fiyatının çift haneli olacağını, ceza ve tehditlerle fiyat düşürme politikasının tutmayacağını gösterdi. Henüz elektrik, doğal gaz, akaryakıt zamlarının yansımadığı Tarım-Girdi Fiyatları Endeksi, yıllık yüzde 45,61’e yükseldi.
Ocak ayı Tarım-ÜFE enflasyonunun yıllık yüzde 52 düzeyine varması, aralık ayına ait yüzde 45,61 oranındaki Tarım-GFE artışının ötesinde ocak-şubat artışlarının üretici fiyatlarına tam yansımadığını gösteriyor. Bu durumda gerek yüzde 100’e yaklaşan yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) gerekse Tarım-ÜFE’deki artışlar güncel etiketlere, perakende fiyatlara yansıdığında hem enflasyonun hem de mevcut fiyatların çok daha yukarılara çıktığı görülecek.”