‘Cilt mikrobiyotasındaki dengesizlik bağışıklık sistemini etkileyebilir’

Vücutta bulunan hücrelerin yaklaşık 10 katı oranında bakteriye sahip olunduğunu söyleyen Deri Hastalıkları uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Özlem Akın, ciltteki bakteriler, virüsler, mantar gibi mikroorganizmaların bir kısmının faydalı bir kısmının ise zararlı olduğunu söyleyerek aralarındaki dengenin bozulması halinde bağışıklık sisteminin ve cilt sağlığının bozulacağını anlattı.

CİLT SAĞLIĞININ SİGORTASI: “CİLT MİKROBİYOTASI”

“Cilt mikrobiyotamız, cilt sağlığımızın koruyucusu ve hatta benzetme yerindeyse sigortasıdır” diyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Deri Hastalıkları uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Özlem Akın şu bilgileri verdi:

“Vücudumuz bütünüyle mikrobiyolojik flora olarak adlandırılan trilyonlarca mikroorganizmadan oluşur. Yararlı mikroorganizmalar iyi huylu, zararlı olanlar ise kötü huylu ya da ‘patojenik’ olarak adlandırılır. İyi huylu ve kötü huylu mikroorganizmalar arasında bir denge durumu (Homeostazi) varsa bağışıklık sistemimiz güçlü olur ve sağlıklı oluruz. Tam tersi durum yani dengesizlik (Disbiosis- Disbiyoz) olduğunda ise bölgesel veya sistemsel hastalıklar görülebilir. Bu durum tüm vücudumuzda olduğu gibi cildimiz için de geçerlidir.”

Cilt mikrobiyotasının sağlıklı ciltte bir hastalığa neden olmadığını, cilt bariyeri bozulduğunda ise bunların patojen hale gelebildiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Akın, “Hiçbir zaman florada var olmayan ama insan cildine bulaştığında zararlı hale gelen mikroorganizmalar hastalıklara yol açabilir. Yaz aylarında sıcak ve nem bu mikroorganizmaların artış göstermesine yol açabilir. Ayrıca ileri yaşlarda bağışıklık sisteminin ilaç, virüs ve diğer hastalıklar tarafından baskılanması (immunspresyon) görüldüğü için risk faktörleri arasındadır. Aşırı kilolu olma da bir diğer risk faktörüdür” dedi.

CİLT MİKROBİYOTASI KİŞİNİN FARKLI BÖLGELERİNDE DEĞİŞEBİLİR

Cilt mikrobiyotasının yaşa, cinsiyete göre kişiler arasında hatta aynı kişinin vücudunun farklı bölgelerinde dahi değişiklik gösterebileceğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Özlem Akın, “Özellikle etin ete değdiği alanlar olan kıvrım bölgelerinde; koltuk altı, göğüs arası, göğüs altı, kasık, kalça arası, parmak arasında mikrobiyota biraz daha farklı iken, daha kuru olan, kıvrım bölgeleri olmayan alanlardaki mikrobiyota daha farklıdır. Buralarda görünen hastalıklar da farklılıklar gösterir. Kıvrım bölgelerinde eğer bağışıklık sistemi düşmüşse veya iyi hijyen sağlanamamışsa bir şekilde hastalıklar, lekelenmeler görülebilir. Bu nedenle bu bölgelerin olduğunca kuru tutulması, olabildiğince nemin azaltılması ve hijyene dikkat edilmesi bu tür hastalıkların önüne geçilmesinde önemli bir faktör olacaktır” diye konuştu.

CİLT BAKIM ÜRÜNLERİNİN PH DEĞERİNE DİKKAT

Cilt bariyerinin bozulmasının her zaman enfeksiyonla sonuçlanmayacağının altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Özlem Akın, ancak enfeksiyonu kolaylaştıran bir faktör olduğunu sözlerine ekledi.

“Özellikle sağlıklı cildimizde yaşayan, normalde patojen olmayan bakteriler cilt bütünlüğü bozulduğunda bu alandan girip söz konusu bölgede kızarıklık, şişme, ağrı, akıntı gibi şikâyetlere neden olabilir” diye konuşan Dr. Akın cilt bariyerini korumak için, kullanılan cilt bakım ürünlerinin pH oranına dikkat etmek gerektiğini vurguladı.

AYAK KOKUSUNUN NEDENİ DE BAKTERİLER

Dr. Öğr. Üyesi Özlem Akın, ayak kokusunun nedeninin de bakteriler olduğunu hatırlatarak şu bilgileri verdi:

“Ayaklarda santimetre başına ortalama 600 ter bezi bulunur. Bu sayı koltuk altındakilerden çok daha fazladır. Ayak bölgesindeki bakteriler aşırı çoğalma fırsatı bulduğunda ürettikleri yağ asitleri ayak kokusuna yol açar. Ortaya çıkan koku gerek kişinin kendisini gerekse de çevredeki insanları rahatsız eder. Birçok basit önlemle rahatsız edici bu durumun önüne geçebilmek mümkündür. Pamuklu çorap giymek, ayağın hava almasını sağlayacak ayakkabıları tercih etmek eğer mantar enfeksiyonu gibi cilt sorunu varsa ayak temizliğinin yanı sıra mantar ilaçlarını düzenli olarak kullanmak ayak kokusunu önlemeye yardımcı olacaktır.”

AĞIZ İÇİNDEKİ BAKTERİ DENGESİ DE BOZULABİLİR

“Ağız içindeki bakteri dengesine de dikkat edilmesi gerekir” diyen Dr. Akın sözlerine şöyle devam etti:

“Ağız boşluğumuz binlerce farklı tür mikroorganizmaya ev sahipliği yapmaktadır ve en küçük alanda en değişik türün bir arada bulunduğu vücudumuzdaki tek yerdir. Ağız bölgesinde en sık ‘Candida Albicans’ adı verilen bir çeşit maya mantarı görülmektedir. Zayıflamış bağışıklık sistemi candida oluşumunun başlıca nedenlerinden biridir. Ayrıca diyabet, başta antibiyotikler olmak üzere bazı ilaçların kullanımı da ağız mantarının oluşmasına yol açar. Beyaz görünümünden dolayı halk arasında ‘pamukçuk’ olarak da bilinen candida sağlıklı kişilerde genellikle çok ciddi problemlere yol açmaz. Ancak bağışıklık sistemi güçsüz kişilerde pamukçuk tedavisi zorlayıcı olabilir.”

AyakBölgelericiltHastalıklarmikrobiyota
Comments (0)
Add Comment