Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin genel merkezinde, “Ekonomik Krizden İnsani Krize” başlıklı bir basın toplantısı yaptı. Davutoğlu’nun yanı sıra Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kerim Rota, Gelecek Partisi Sağlık Politikaları Kurulu üyesi Oğuz Şalvız, Gelecek Partisi Politika İzleme Kurulu Başkanı Feridun Bilgin ve Çukurova Medikal Derneği Başkan Vekili Yücel Denizhan’ın katıldığı toplantıda; tıbbi cihaz ve ilaç geri ödemelerinde yaşanan sorunlar değerlendirildi.
“ÜÇ SEKTÖR DIŞINDA BÜTÜN SEKTÖR HARCAMALARINI DURDURUN”
Yerli tıbbi cihaz ve ilaç firmalarının, devletle imzaladıkları ödemeleri alamamaları nedeniyle iflasın eşiğine geldiğini söyleyen Davutoğlu, şunları söyledi:
“Karamsarlık sağlık konusuna kadar gelmişse orada vahim bir tablo var demektir. Üç sektör dışında bütün sektör harcamalarını durdurun. Bir sağlık, iki tarım, üç eğitim. İktidar bizim bu önerilerimizi hiç dikkate almadan, bu paraları yandaş müteahhitlere ayırdı.
Sağlık sektöründe öyle bir durumla karşı karşıyayız ki 12 milyar Türk lirasına varacak şekilde tıbbi cihaz sektörünün ödemeleri askıya alındı. Sağlık alanı insan unsuru ve ekipman ve altyapıya dayanır. İnsan unsuru bağlamında yakından takip ettiğim acı veren tablo var. Özlük hakları ve hayat standartları, hekimlere yönelik saldırılar sonucunda yurt dışına gidiyorlar. Nitelikli bir doktorun aldığı maaş Avrupa’daki asgari ücrete çıkamıyorlar. Yetkililerini devlet adına atışları imzaya sahip çıkmamalı bir diğer vahim tablodur. Tıbbı cihaz sektörüne sıra geldiğinde attığınız imzanın arkasında durmanız gerekir”
“HİÇ KİMSE ARTIK CEBİNDE TÜRK LİRASI TUTMAK İSTEMİYOR”
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kerim Rota ise şunları söyledi:
“Paranın belli özellikleri vardır. Türk lirasının değer saklama özelliği son 6 ayda iyice zayıflamıştı. Ama son iki üç gündür özellikle pazartesi akşamı Cumhurbaşkanı konuşmasından sonra Türk lirasının takas özelliği de yitirildi. Hiç kimse artık cebinde Türk lirası tutmak istemiyor. Gücü yeten un alıyor. Gücü yeten deterjan, gayrimenkul alıyor. Türk lirasına adeta kötü para muamelesi yapıyor. Bu gidişatın sonunu açıkçası 1970’lere daha çok benzetiyoruz. Şimdiden uyarılarımızı yapmayı borç biliyoruz. Hükümet 2020 yıl içerisinde kullanılmayan otoyollar ve köprülerin parasını tıkır tıkır öderken, sağlık hizmetlerindeki bütün tıbbi cihazları neredeyse full kapasite kullanırken bunların ödemesini yapmıyor. Bunların bir tercih olduğunu bilmemizde çok büyük bir fayda var.”
Toplantıda ayrıca, gündemi de değerlendiren Davutoğlu, şunları söyledi:
“BİR GÜN DOST OLAN ERTESİ GÜN DÜŞMAN OLABİLİYOR. BÖYLE DIŞ POLİTİKA OLMAZ”
İktidar üstünü örtmek istediği her şeyi dış mihraklara bağlıyor. Türk lirasını zayıflatmak için kim ne operasyon yapmışsa çıkın açıklayın. Eğer bu dış mihraklarının operasyonunun bilgisi sizde yoksa, bunu kullanmayın. Bir kurtuluş savaşı varsa, sancağı Türk lirasıdır. Birileri yaptı da siz bunu engelleyemediyseniz, zayıfsınız. Ben ülkelerin ilişkilerini düzelmesini her zaman savundum. Körfez ülkeleri ve Türkiye’nin ekonomisiyle arasında güçlü bir köprü vardır. Daha kısa bir süre önce İçişleri Bakanı Birleşik Arap Emirlikleri’ni hedef gösterdi. Yandaş medyada yapılan yayınlarda sayın Cumhurbaşkanı’nın imaları da Birleşik Arap Emirlikleri 15 Temmuz’un faili olarak yansıtıldı. Bir gün dost olan ertesi gün düşman olabiliyor. Böyle dış politika olmaz. İlişkilerin düzelmesinde bir yanlışlık yok. Üç gün sonra bu ilişkilerin bozulmayacağının garantisi yok. Bu ilişkilerin Sedat Peker’in videolarından sonra gelmiş olması da dikkatte şayandır. Birini susturmak için başka bir ülkeyle konuşup, birini konuşturmak için başka bir ülkeyle ilişkinizi kesiyorsanız, böyle bir dış politika olmaz.
“BİR GÖRÜNEN BAKAN BİR DE GÖRÜNMEYEN GERÇEK BAKAN DEVLETİ İFLASA GÖTÜRÜR”
Sayın Lütfi Elvan’ın son dönemde, Hazine ve Maliye Bakanı olarak maruz kaldığı tutuma baktığımda, devlet kültürümüz bakımından hüzün duyuyorum. Bir Cumhurbaşkanı, kendi bakanını, grup toplantısında; ‘Mandacı veya faizi savunanlar’ diye hedef tahtasına oturtmaz. Öyle olduğunu düşünüyorsa görev vermez. Görev verip de yanıldığını düşünüyorsa görevden alır. Ama asla onunla ilgili görev esnasında böyle bir tutum takınmaz. O bakana, en yakın memurları dahi, en yakın çalışma arkadaşları dahi saygı duymaz. Piyasalar hiç saygı duymamaya başlar. Bakanların güvenirliklerini korumak öncelikle Cumhurbaşkanı’nın görevidir. Ama Bakan Yardımcısı dün gece uzun bir tweet… Bu devlet hiyerarşisinin yok olduğu anlamına gelir. Bir görünen bakan, bir de görünmeyen gerçek bakan olgusu devleti iflasa götürür. Devlet hiyerarşisi bir düzendir. Bundan sonra kim Lütfi Elvan’ın söylediğine bakar?
“ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BİR BAKAN DEĞİŞİKLİĞİ OLUR”
Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati’nin kısa bir süre önce 128 milyar doları tüketip kaçıp giden damat bakanla baş başa yemek yediği görüntüleri görürseniz, aslında bir zamandır Türkiye’de görünen makamlar dışında hala bir grubun hala devleti perde gerisinde çalıştığınızı görürüsünüz.
Eğer damadınızı tekrar bakan yapmayı düşünüyorsanız, yapın bu sizin iradenizdir. Ama var olan bakanların şahsiyetlerini ezerek, perde gerisinden damadınızın, bakan yardımcıları üzerinden ekonomiyi veya devleti yönetmesine izin vermeyin. Şu an maalesef Varlık Fonu Başkanı’ndan, Borsa Başkanı’na; Ekonomi Bakanı’ndan Hazine ve Maliye bakanlarının yardımcılarına, Beştepe’deki bazı danışmalara kadar hepsi üzerinde hala kaçıp giden bakanın dolaylı olarak ekonomiyi yönettiği algısı hakimdir. Önümüzdeki günlerde bir bakan değişikliği olursa, bu tablo resmileşirse perde gerisinden ülkenin kimin sorumluluk almadan yönetmeye çalıştığını ortaya çıkaran tablolarla karşı karşıya kalabiliriz. Devletin itibarı hamasi nutuklarla ve ‘dış mihrak’ ithamlarıyla korunmaz. Devletin itibarı önce devletin kurumlarına ve bakanlarına saygı göstermekle korunur”
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin erken seçime yönelik Kılıçdaroğlu’nu terörle suçlamasına da değinen Davutoğlu, “Sosyal huzursuzlukların bir terör faaliyeti gibi yansıtılıp otoriter eğilimlere zemin hazırlaması. Sayın Bahçeli bunu teyit eden bir açıklama yaptı dün. Aç kalacaksınız susuz kalacaksınız şirketler iflas edecek. Türkiye’nin işçileri ucuz emek kölesi haline gelecek. Ama siz sessiz kalacaksınız. Sesinizi çıkarırsanız bu terördür. Sayın Bahçeli’nin bu tehditleri daha önceki dönemlerde de görülmüştü. Hiçbir faydası olmadı. Sayın Bahçeli bir gün lütfetsin oturduğu yerden milleti ‘terörle’ itham edeceğine Ankara’da herhangi bir pazara girsin bakalım. Bir esnafla sohbet etsin. Bir yetimin sırtını sıvazlasın. Halk erken seçim istemiyor. Halk şimdi seçim istiyor” dedi.