Ressam İmren Erşen’in bugüne dek Anadolu’yu köy köy gezerek biriktirdiği “oya koleksiyonu”, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in destekleriyle Odunpazarı bölgesinde kurduğu İmren Erşen Oya Müzesi’nde bir araya getirildi. Müzenin Türkiye’de bir ilk olduğunu belirten Erşen, “Oya, Anadolu kadının acısı, ölümü, sevincidir… Anonim bir halk sanatı olan oya, kadının sessiz çığlığıdır. ‘Yer Gök Oya’ sloganıyla Anadolu’nun zenginliğini halka sunduk” dedi.
Tarihi Sivrioğulları Konağı’nda yer alan müzede Erşen’in 82 yıllık yaşamı boyunca Ege kıyılarından, Anadolu taşrasından ve hatta Balkanlar’ın bir kısmından köy köy gezerek topladığı birbirinden farklı binlerce oya örneği yer alıyor. Erşen, anneannesinden kendisine kalan “oya toplama” geleneğinin yıllar içinde bilimsel bir merakla müzeye dönüşme öyküsünü Cumhuriyet’e anlattı. Anneanesinin ona küçük yaştayken “sıçan dişi oya” yapmayı öğrettiğini söyleyen Erşen, “Yıllar geçtikçe Anadolu’yu gezmeye çıktım. Ben merak ettikçe köylüler birbirinden farklı oyalarını her gittiğim yerde getirmeye başladı. Daha sonra Avrupa’da gördüm ki oya, bu topraklara ait bir sanat. ‘Önce Anadolu’yu öğren’ dedim kendime. 90’larda evimde yüzlerce farklı oya birikmişti. Eksik olan şey, anonim olan bu sanatı tam anlamıyla bilmiyor olmamdı. Oyalar üzerine yazılmış tezler, makaleler okudum. Öğrendikçe, elimdekileri kayda geçirmeye başladım” dedi.
“ÇİÇEK KOKULARI SİNMİŞ”
Oyanın tarihçesinin olmamasını eleştiren Erşen, “Müzelerde oyalara birkaç küçük örnekle yer veriliyor, her yöre kendisininkinden birkaç parça koyuyor. Oya Müzesi’nde farklı yörelerin, farklı modelleri mevcut. Güneyde portakal çiçeğinin kokusu oyalara sinmiş; sıklamen rengi bir yörede hastalık, bir yörede ayrılık anlamına geliyor. Aydın’da çayır çimen oyası beyaz çiçekler işlenerek yapılmış, aynı oya Konya’da çiçeksiz işlenmiş çünkü Konya Ovası’nda o çiçek açmıyor hatta adı orada ‘mezar taşı’… Karadeniz’de yazmalara telkâriler işlenerek oya elde edilmiş, Bursa’da ipekle işlenmiş… Oya, her yörede farklı bir dilde karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
“SESSİZ ÇIĞLIK”
Anadolu kadını için oyanın farklı bir yeri olduğunu dikkat çeken Erşen, şunları kaydetti: “Oya, Anadolu kadınının kırsal kesimdeki geleneksel yaşam biçimine, duygularına, beğeni ve isteklerine onların acı, ölüm ve sevinçlerine işaret ediyor. Kadın oyayı doğaya bakarak içinden geldiği gibi duygularla işler. Bu nedenle oya, kadının olumsuzlukları yorumlama yolu, konuşma dili, hatta sessiz çığlığıdır. Bu kültürel mirasa sahip çıkma bilinciyle, dünyada da bir ilk olan Oya Müzesi’ni kurduk. ‘Yer Gök Oya’ sözümüzle de bu zenginliğimizi halka sunuyoruz. Yakında oya işlemeyi öğretmek için atölye de kuracağız.”
“DOĞUM, SÜNNET, EVLİLİK…”
Müzede oyaların ve etnografik eserlerin sergilendiği “Gelin”, “Sünnet”, “Üç Güzeller” odalarıyla “Büyük Salon” alanı bulunuyor. Bu ayrım, oyaların Anadolu insanının sosyalleşme alanlarındaki yer alışını temsil ediyor.
6 BİNDEN FAZLA OYA
Anemon çiçekli oyalar, pul dizileri, çayır çimen oyaları, folyolardan dönüştürülen oyalar… Envanterine kayıtlı 6 bine yakın oya çeşidiyle İmren Erşen Oya Müzesi, Eskişehir Odunpazarı Tiryaki Hasan Paşa Sokağı’ndaki 12 numarada konuklarını bekliyor.