Gramofon aşkıyla 35 yılda 165 parçalık koleksiyon oluşturdu

Raif Kara’nın 165 parçadan oluşan koleksiyonunda 1897-1945 yılları arasında üretilmiş çanta, salon, cep ve çocuk türlerinde gramofonlar yer alıyor.

Koleksiyonun en nadide parçalarından birini de 1927 yapımı, zamanın “mp3 çalar”ı sayılan “mikiphone” olarak da bilinen, parçaları ayrılıp birleştirilebilen cep gramofonu oluşturuyor. Bu gramofonlar, tüm taş plaklarla kullanılabiliyor.

Nostaljik sesiyle dinleyenleri geçmiş zamanda yolculuğa çıkaran gramofonların arasında 40 metrekare ile 200 metrekare arasındaki büyük yerlerde kullanılan salon gramofonları ile 20-30 metrekare için tasarlanmış mobilya tipi gramofonlar da bulunuyor.

“SİHİRLİ BİR ŞEY”

Raif Kara, koleksiyonculuğa 5-6 yaşındayken aile büyüklerindeki birtakım objeleri toplayarak başladığını, büyüdükçe eskicilere ve antikacılara sık sık uğradığını söyledi.

Eski radyoların, bakır kapların, semaverlerin, halıların aralarında bulunduğu birçok ürünü topladığını belirten Kara, “Günlerden bir gün herhangi bir eski eşya değil, gramofon aldım ve gramofonun diğer eski eşyalardan çok çok farklı olduğunu, 5 duyuya değil 6 duyuya, yani ruha da hitap ettiğini fark ettim. O günden sonra gramofona aşık oldum diyebilirim” ifadesini kullandı.

Gramofonun önce görselliğinden sonra da sesinden çok etkilendiğini dile getiren Kara, “Çok sihirli bir şey. O boruyu görüp, içerisinde o sesi duyduğunuz zaman sizi adeta elinizden tutuyor ve zaman tünelinde bir yolculuğa çıkartıyor. O haz beni etkiledi, hala da etkilemeye devam ediyor” dedi.

Koleksiyonundaki en eski parçanın, kovan plakla çalan fonograf olduğunu, silindir plakla çalınan gramofonlar arasında en eskisinin 1902’den kaldığını anlatan Kara, müzikseverlerin ya da antikaseverlerin eskicilerden, antikacılardan aldıkları pirinç borulu olanların aksesuar amacıyla üretildiğini, görsellik oluştursa da güzel bir ses dinlemenin mümkün olmadığını ifade etti.

Kara, müzikseverlerin gramofonlarda çalmak üzere hevesle taş plaklar satın aldığını dile getirerek, “Zeki Müren ya da Müzeyyen Senar taş plağı buluyor, onu çalmaya çalışıyorlar ama plak zarar görüyor. Çünkü o Hindistan’da üretilmiş replika bir gramofon ve sadece süs amaçlı, dolayısıyla plağımız katloluyor” diye konuştu.

“İĞNESİ SADECE BİR KEZ KULLANILABİLİR”

Kara, gramofonda her plak dinlendiğinde yeni bir iğne kullanmak gerektiğinin altını çizerek şu bilgileri verdi:

“Gramofonlar ve pikaplar iki ayrı cihaz. Pikaplar elektrikle çalışır ve plastik plakları çalar. Plastik plakların geniş dinleme ömürleri vardır. Her yüzünde 6’şar olmak üzere 12 şarkı sığar. Onlarda iğne değiştirmeye gerek yok. Bir iğneyle 10 bin kez plak çalabilirsiniz. Ama gramofonların iğnesinin her kullanımda değişmesi gerekiyor. Değişim olmadığında iğnenin ucu jilet gibi keskinleşiyor ve taş plaktaki ses sinirlerini kesmeye, deforme etmeye başlıyor. Bir hevesle gramofon alıp taş plak da alıp, iğne değiştirmeyerek plağınızı katletmeyin. Çünkü hem maddi değer ama ondan önce manevi değer. Taş plaklar kırılgandır. Çünkü bir çeşit bakalit, esnemeye gelmez. Kırılgan olmalarından dolayı taş plak stokumuz maalesef her gün azalıyor.”

HAYALİ, MÜZE KURMAK

Kara, uzun yıllardır bir müze kurma hayali olduğunu aktararak, “Şu ana kadar somut bir yere ulaşamadık, inşallah önümüzdeki günlerde ulaşırız” ifadesini kullandı.

Koleksiyonculuğu herkese tavsiye eden Kara, “Zevkle biriktirdiğiniz şeylerin koleksiyonunu yapın, kendinizi iyi hissedersiniz, popüler olursunuz ve çocuklarınıza çok güzel bir manevi miras bırakırsınız” dedi.

EskiGramofonGünİğneKaraPlakSesTaş Plak
Comments (0)
Add Comment