Ankara Hematoloji ve Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, dünyada her yıl 10 milyon insanın kanser nedeniyle hayatını kaybettiğini; bilgilendirme, bilinçlendirme ve farkındalığın artmaması durumunda 2030 yılına kadar ölümlerin 13 milyona çıkacağının tahmin edildiğini söyledi.
Ankara Hematoloji ve Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, 4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle bu yıl ikincisi düzenlenen Ankara Hematoloji ve Onkoloji Günleri kapsamında gerçekleştirilen basın toplantısında konuştu.
HER YIL 20 MİLYON KİŞİYE TEŞHİS KONUYOR
Altuntaş, her yıl 20 milyon kişiye kanser teşhisi konulduğunu belirterek, 10 milyon insanın kanser nedeniyle hayatını kaybettiğini; bilgilendirme bilinçlendirme ve farkındalığın artmaması durumunda 2030 yılına kadar kanser ölümlerinin 13 milyona çıkacağının tahmin edildiğini söyledi.
ERKEN TEŞHİSE DİKKAT ÇEKTİ
Altuntaş, kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayarak, kanserin erken teşhis edilebildiğini, bu nedenle tarama merkezlerinde belirli periyotlarda tarama yapılması gerektiğini belirtti.
Altuntaş, “Ülkemizde her yıl bin 500-2 bin yeni lösemi vakası görülmektedir. Her ne kadar lösemi görülme sıklığı artmış olsa da güncel tedaviler ile uzun süreli yaşam yüzde 60’lara kadar çıkmıştır. Bazı çocukluk çağı lösemilerinde bu oran yüzde 90’lara kadar ulaşmaktadır. Kök hücre umut, kök hücre gelecektir. Ancak uygun vericisi olmayanlar için de hayatın sonu değildir. Yeni tedavilerle de lösemisiz hayat mümkün. Lösemi tedavisi yüksek, maliyetli ve zahmetli bir süreçtir. Ancak ülkemizdeki hasta ve hasta yakınları bilmelidir ki Amerika ve Avrupa’da kullanım için onay almış olan her ilaca Türkiye’de de ulaşmak mümkün” dedi.
“LENF BEZİ KANSERİNDE YÜZDE 95’E VARAN BAŞARI MÜMKÜN”
Prof. Dr. Altuntaş, lenfomanın lenf sisteminin kanseri olduğunu, lenf bezi kanserlerinde yüzde 95lere varan başarının mümkün olduğunu, düzenli aralıklarda ve yeterli dozda ilaç tedavisi almanın yaşamı uzattığını söyledi.
Altuntaş, “Lenfoma tedavisinde yaşam süresi için en önemli göstergelerden biri hastanın ilk aylarda aldığı ilaçların toplam dozudur. Bu bağlamda yeterli dozda ilaç almak gereklidir. Bu nedenle iki veya üç hafta aralıklarla verilen tedavi sürelerini tıbbi zorunluluk olmadıkça geciktirmemelidir. ‘Multiple myeloma’, bir tür kemik iliği kanseridir. Görülme sıklığı yılda 100 binde 3 ila 9 arasında değişir. Yaşla birlikte görülme sıklığı artmaktadır. Multiple myeloma hastalarında yeni kuşak ilaçlar ve otolog kök hücre nakli ile başarı oranları son yıllarda belirgin şekilde artmıştır. Ülkemizde myelomalı hastaların her türlü ilaç, tedavi ve bakımı gelişmiş dünya ülkeleri standartlarında kanser merkezlerimizde sunulmaktadır” diye konuştu.
“YÜZDE 50’Sİ STANDART TEDAVİ YÖNTEMLERİYLE TEDAVİ EDİLEBİLİR”
Prof. Dr. Altuntaş, geliştirme aşamasındaki kanser ilaçlarının yüzde 73’ünü kişiselleştirilmiş tedavilerin oluşturduğunu belirterek, şunları söyledi;
*Hedefli tedaviler, sağ kalım oranlarını önemli düzeyde artırmaktadır. Çoğu kanser türünde kemoterapi yanıtları yüzde 30-50 arasında iken kişiye özgü hedefli tedaviler ile tedaviye bağlı yanıt oranları yüzde 80lere kadar çıkmaktadır.
*Gelecek bağışıklık sistemi, kök hücre, hücre ve genetik temel üzerine yoğunlaşmakta. Çünkü, aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile klinik seyir, tedaviye yanıt ve yanıtın kalitesi bakımından belirgin farklılıklar görülebilmektedir.
*Türkiye iyi bir klinik araştırma altyapısına sahip. Yasal alt yapı bakımından Avrupa Birliği ülkelerinden daha ileri düzeydeyiz. Günümüzde, kanser hastalarının yüzde 50sinden fazlası standart yöntemlerle tedavi edilebilir durumdadır.
DHA