Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Hasan Öztürk, pandemi sürecinin insanlar üzerinde olumsuz etkiler yarattığını, bu süreçte insanların birbirleriyle yakın olamadıkları için yalnızlık, çaresizlik, korku ve tedirginlik gibi belirtiler göstermeye başladığını söyledi.
Yaklaşık 2 yıldır devam eden pandemi sürecinin psiko-sosyal ve toplum üzerinde olan etkilerini gözlemleme imkanı bulduklarını belirten Dr. Öztürk, “Hastalığın klinik süreçlerinin, semptomlarının tam olarak bilinmemesi, bilinen bir tedavisinin olmaması, ölümcüllüğünün endişe uyandırması toplum üzerinde olumsuz etkilere neden oldu. Özellikle sosyal medyadaki dezenformasyonlar, aslı- astarı olmayan bilgilerin toplum içerisinde yayılması, bazı videoların topluma empoze edilerek yersiz ve yoğun bir korku oluşmasına neden oldu. Aslında korku, endişe, kaygı gibi belirtiler kişinin savunma mekanizmasıdır. Bunlar ölçülü ve yerinde olduğu sürece gayet normaldir. Fakat sürecin belirsiz olması insanlar üzerinde ciddi olumsuz etkiler yarattı. Hastalık yayılmaya başladıktan sonra insanlar kendileri ve yakınları için endişelenmeye başladı. Özellikle risk grubunda yer alan kişilerde aşırı bir endişe meydana geldi. Bu süreç içerisinde gerekli bilgilendirmeler yapılarak toplum aydınlatılmaya çalışıldı. Biz, sağlık çalışanları olarak bu süreçte elimizden gelen her şeyi yapmaya gayret ettik. Gerçekten çok yorulduk. Pandemi sürecinde artan iş yükümüz, personelimizin yoğun mesaisi, artan nöbet saatleri biz sağlık çalışanlarını yordu. Covid geçiren hastalarda, hasta yakınlarında ya da Covid nedeniyle kayıp yaşayan kişilerin yas sürecinde oluşan psikolojik yansımaları bizzat gözlemledik” dedi.
‘BULAŞ RİSKİ NEDENİYLE İNSANLARDA KAYGI VARDI’
Pandeminin ilk zamanlarında bulaş riski nedeniyle insanlarda çok büyük kaygılara neden olduğunu ifade eden Dr. Öztürk, “İnsanlar bu durumda sosyal olarak kendilerini izole ettiler. İnsanlar artık eskisi kadar birbirleriyle yakın olamadığı için yalnızlık, çaresizlik, korku, tedirginlik gibi belirtiler görülmeye başlandı. Bu süre içerisinde Covid geçiren hastalarımız yoğun bir ölüm korkusu, yakınlarına bulaştırma korkusu yaşayıp, uzaklaşmaya başladılar. Pandemi sürecinde sosyal etkileşimin azalmasına ek olarak, fiziksel aktivitelerin azalması tek başına psikolojik etkiler doğuran bir süreç oldu. Hastalık sürecini geçiren kişilerde, yaşanılan tedirginlikler hastalık bittikten sonra da devam etti. Hastalığın getirdiği fiziksel şikayetlerin yanında uykusuzluk, beslenme şikayetleri, yoğun kaygı ve tedirginlik, ümitsizlik, çaresizlik gibi psikolojik şikayetlerde hastalarımızı çok yıprattı. Covid geçiren hastalarımızın bazılarında ciddi derece psikolojik etkiler oldu. Bize gelen birçok hastamız oldu. Takip ve tedavileri halen devam etmekte olan hastalarımız var. İnsanlarımızın bu süreçle başa çıkabilmesi için hastalık süreci konusunda bilinçlenmesi gerekiyor. Aşı karşıtlığı ya da pandemiyi hafife alan söylemler yerine gerçek bilgilere ulaşmaya çalışmalı insanlarımız. Hastalıkla mücadele konusunda halkımızın bilgilenmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘EN ETKİN KORUMA AŞI OLMAKTAN GEÇER’
Hastalıkla mücadelede bilinen en etkin koruma yönteminin aşı olduğuna dikkat çeken Dr. Öztürk, “Aşıların şimdiye kadar görünen ciddi bir yan etkisi olmadı. Sosyal medyada aşıya yönelik gerçeği yansıtmayan şeyler paylaşıldığı için, halkımızın bir kısmı aşılara karşı ön yargılı davranıyorlar. Aşıların şu ana kadar güvenli olduğu gösterilmiştir. Aşı olan kişilerin hastalıklarının çok hafif seyrettiği, yoğun bakım oranlarının çok düşük olduğu, hatta yüzde 90’lık bir kısmının ayakta geçirdiği gözlemlenmiştir. Yoğun bakımda olan ve vefat eden hastalarımız daha çok aşı olmayan, ek hastalığı olan ve ileri yaş risk grubunda olan kişiler olduğunu görmekteyiz. Aşı olarak pandemiye karşı gerekli tedbirleri alabiliriz. Covid belirtilerini kendimizde gördüğümüz zamanda da herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurarak, gerekli tedbirlerin alabiliriz. Yersiz korku ve evhama da gerek yok” ifadelerini kullandı.