İtalya’da merkez sağ silindi

Ufak tefek bir kadın. 2021 baharında kendisiyle yan yana Brüksel’den Roma’ya uçtum.

Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu temaslarından dönüyordu.

Üzerinde çoğu zaman olduğu gibi sıradan, spor bir pantolon, çingene pembesi bir tunik, spor ayakkabılar vardı. Uzun sarı saçlarını omuzlarına bırakmış, minimum makyaj yapmıştı.

Meloni’yi hiç tanımasanız, alalade bir yolcu sanabilirdiniz.

Bir kadın asistan ve beraberinde bir bey bulunuyordu.

Meloni daha o zaman, Draghi hükümeti yerli yerindeyken; ana muhalefet lideriydi ve de İtalya’da geleceğin olası başbakanı olduğu biliniyordu. Buna karşın uçuş boyu kimse ona ayrıcalıklı bir yolcu gibi davranmadı. O da asla “Benim kim olduğumu biliyor musunuz?” havalarına girmedi.

Post-modern faşizm işte böyle kendisini sıradan, gündelik, gayet “içimizden biri” havalarında sunabiliyor. En tehlikeli yanı da bu: “Aaa, hiç de tehdit edici durmuyor!” diye düşünebiliyorsunuz. Kendimi o yolculuk boyunca birkaç kez böyle düşünürken yakaladığımı biliyorum.

Meloni faşist mi? Bugünün faşizmini yüz yıl öncesinin faşizm ölçülerine vurmak olası mı? Meloni hakkında kafalar olabildiğince karışık.

Seçim sonuçlarının açıklandığı tablolarda -misal- İtalyan politikacının liderliğini yaptığı “sağ koalisyon”, şartlanmalar veya “normalleştirme” çabalarıyla hâlâ “merkez sağ” olarak anılmaya devam ediyor.

Oysaki Meloni’nin koalisyonunda merkezde olan kimse yok.

Sarkaç geri döndü

Oyların yüzde 26’sını alarak 1. parti haline gelen Giorgia Meloni’nin “Fratelli d’Italia/İtalya’nın Kardeşleri” partisi ile ittifak yapan Salvini liderliğindeki “Lega”, Meloni kadar sağda.

Yolsuzluk skandallarıyla nam salan ve hükümetleri döneminde Meloni’yi siyasete armağan eden eski Başbakan Berlusconi’nin “Forza Italia”sı da koalisyonun 3. ortağı.

Hiçbirinin merkez sağla ilgisi yok.

Mussolini hayranı Meloni siyaset sahnesine ilk kez, Berlusconi hükümetlerinde “gençlik bakanı” olarak çıktı.

Berlusconi, 90’larda, o yıllara değin koalisyonlardan uzak tutulan post-faşist kökenli “İtalyan Sosyal Hareketi” partisini de keza liderliğinde ilk kez iktidar ortaklığına taşıdı.

Siyasetten dışlanan faşizm özlemcilerini ana akıma bizzat eliyle sokarak meşrulaştırdı.

25 Eylül seçimleri karşımıza bu itibarla şimdi “merkez”in tamamen yok olduğu bir tablo koyuyor.

ABD’nin etkili düşünce kuruluşu “Dış İlişkiler Konseyi” uzmanı Charles Kupchan, seçimlerin bu en kaygı veren boyutuna dikkat çekiyor ve “Liberal demokrasinin en temel değerlerini sahiplenen ılımlı merkez buharlaşarak eridi” diyor ve ekliyor:

“Sarkaç geri döndü. Almanya’da SPD’nin ve Fransa’da Macron’un zaferleriyle aşırı sağ ve popülizmlerin frenlendiğini düşünmüştük. Yanıldık. Son İsveç örneğinde de gördüğümüz gibi bariz bir geri salınım var. Bunun en somut örneği kökleri açık biçimde neofaşizme dayanan bir partinin İtalya’da sağ koalisyon önderliğinde birinci parti olması.”

Sağ var, solun
kalesi boş

İtalya’da aynı konuya dikkat çeken “Domani” gazetesi yazarlarından Stefano Feltri de, 25 Eylül’den bu yana şimdiden daha pek çok şeyin değiştiğini yazıyor:

“(Seçimden bu yana) bazı şeyler çoktan değişti!” diyerek ilave ediyor:

“Başbakanlığa yürüyen sağ bundan böyle kendisi ile mücadele edebilecek kalibrede bir rakip olmadığını biliyor. Karşımızda yeni bir sağ var ama yeni bir sol yok.”

Önümüzdeki döneme “Sağa karşı sol yeniden kendisini nasıl yapılandırmalı?” tartışması damga basacak.

Yüzde 19’la tüm beklentilerin altında kalan, FdI’nin 7 puan gerisine düşen ve hemen “yeni liderlik tartışmalarına” giren “Partito Democratico/Demokrat Parti(DP)” çok ciddi bir hüsrana yol açtı.

Öyle ki DP’nin basiretsizlik nedeniyle zaferi Meloni’ye altın tepside armağan ettiğini söyleyenler var.

Bunlardan birisi de ünlü düşünür Massimo Cacciari.

“(Aylar, yıllar öncesinden) ilan edilmiş Meloni zaferi karşısında, ısrarla hem DP gibi seçim kampanyası boyunca faşizm tehdidine dikkat çekip de hem de solun diğer güçleriyle bir araya gelmemek nedir?” diyerek hiddetle soruyor Cacciari:

“Mussolini faşizmine zamanında monarşisti de devrimci komünisti de bir ortak direniş cephesiyle mücadele etti. Bugün bu yapılmadı. Sağ karşısında bir demokrasi cephesi kurulamadı. Sol, armudun sapı, üzümün çöpü diyerek ayrıştı. Ve bütün inanırlığını yitirdi.”

Sosyal demokratlar arasında öfke tavan.

Son 15 yılda 9 lider değiştiren parti müstakbel 10. liderle bakalım yok oluşa ilaç olacak mı?

faşizmKoalisyonLiderMeloniMerkezParti̇SağSeçimSolYanYol
Comments (0)
Add Comment