İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki haftalık olağan grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.
Akşener’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde…
“Sayın Erdoğan’ın bizzat kaleme aldığı, 20 yıllık bir büyük trajedinin artık yavaş yavaş sonuna geliyoruz. 20 yıl önce “Hak, hürriyet ve adalet için yola çıkıyoruz” diyenler, zulüm ve istibdat yoluna acente oldular.
‘Avrupa Birliği’nin bir parçası oluyoruz’ sözlerini alkışlarla karşılayanlar… 20 yılın sonunda ne oldu? Avrupa’ya gidecekken giderayak ortadoğuyu memleketimize getirdiler. Avrupa’ya giderken ortadoğu ülkemize geldi.
Ben dedim ki “Esad’la görüşeyim.” Karşılık ne oldu? Her zaman olduğu gibi kulak üstüne yatıldı ama, kulak üstüne yatılırke de her türlü hakarete maruz kaldık. Sonra da 2019 Aralık ayında, o zaman İstanbul Milletvekilimiz olan Ümit Özdağ’ın önerisiyle Ankara’da bir çalıştay düzenledik gene göç konusunda. Bu çok boyutlu sorunu çözümlemeye yönelik öneriler dile getirdik.”
“O zamdan beri de, vatandaşlarımızdan gelen şikâyetlere kulak vererek, iktidara geldiğimizde, farklı sığınmacı tiplerine yönelik uygulayacağımız politikaları, tanımlamaya ve çözümlerimizi güncellemeye devam ettik.
Bunun yanında ise, yapıcı siyaset anlayışımızın gereği olarak, yapılması gerekenler konusunda, iktidarı uyarmaktan geri durmadık. Ez-cümle; muhalefette olsak bile,
Türkiye’nin yönetimini devralmaya hazır bir siyasi partinin, sorumluluğuyla hareket ettik.”
“Peki iktidar ne yaptı? Son günlerde, bir kez daha gözlemlediğimiz üzere, sorunu görmezden gelmeye, zigzaglar çizmeye, yalpalamaya devam etti. Birbiriyle çelişen, tutarsız ve lakayt açıklamalarla, insanlarımızı tedirgin etmekten çekinmedi. Ensar-muhacir kavramları üzerinden, konuyu bağlamından kopartıp, ideolojik arayışları çerçevesinde tarif ederek, siyasi tabanını konsolide etmeye çalıştı. Bir yandan da, muhalefetin bu konudaki gündemini çalma arayışına girerek, beton ve briket üzerinden ürettiği sözde çözümlerle, günü kurtarmaya gayret etti.”
‘ERDOĞAN’IN SIĞ ZİHNİYETİ İLE ÇÖZEMEYİZ’
“Ve bunun sonucunda; 2019 yılında, ülkemizde 4 milyon sığınmacının, varlığını tartışırken, bugün geldiğimiz noktada, 6 – 6 buçuk milyon sığınmacı ile, karşı karşıyayız.
Artık açık şekilde ortaya çıkmıştır ki; sığınmacı sorununu; meseleyi çözmek yerine, polemikle geçiştiren, inancımız üzerinden yaptığı, hamasi konuşmalarla basitleştiren, 80 ülkeye vizeyi kaldırmakla övünüp, 250 bin dolara vatandaşlık satarak, cari açığı çözdüğünü düşünen, Sayın Erdoğan’ın, sığ zihniyeti ile çözemeyiz.”
“İYİ Parti olarak bizim hedefimiz, sığınmacıların, gayri insani bir çerçevede ülkelerine sürülmesi değil, dönüşlerinin kolaylaştırılmasıdır. Bu çerçevede, Türkiye’de kalışlarını caydıracak tedbirleri almayı da, bir gereklilik olarak görüyoruz.
Bu kapsamda; başta Avrupa Birliği olmak üzere, sığınmacılara yönelik geliştirilen projelerin de artık, sığınmacıların, memleketlerine dönüşlerini, kolaylaştırmaya odaklanması gerektiğini düşünüyoruz. Bunlara paralel olarak; Şam’da kim iktidarda olursa olsun, Suriye ile ilişkilerimizin, yapıcı bir diyalog zeminine oturtulması gerekiyor.
Ayrıca; Avrupa Birliği ve bölgedeki diğer aktörlerin de, artık gerekli sorumluluğu almaları için, aktif bir dış politika yürütülmesinin, kritik bir zorunluluk olduğunu görüyoruz.
Bütün bu çabalarımızın hedefi, ülkemizin güvenliği ve esenliğidir. Sorunun merkezinde, sonuçta insanlar olduğundan, politikalarımızı da, bu gerçeğin farkındalığıyla şekillendiriyoruz. İktidarın düşmanlaştırma arayışlarının, ne milletimize, ne de memleketimize bir faydası olamaz. Bunu defalarca gördük, defalarca yaşadık. O nedenle biz, İYİ Parti olarak; ülkemizin her kritik meselesinde olduğu gibi, sığınmacı ve kontrolsüz göç konusunda da, makul, akılcı ve soğukkanlı bir yaklaşımla hareket etmeye devam edeceğiz.”
GÖÇ SORUNU İÇİN ‘TBMM’ ÇAĞRISI
“Bu perspektiften hareketle, buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: bugün artık, geçici koruma statüsünü ve düzensiz göç hareketliliğini belirleyen, ‘Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’ üzerinde konuşmanın ve gerekli değişikliği yapmanın vaktidir.
Biz, Gazi Meclis’imizin, bu önemli sorunumuzun çözümünde, bir tartışma, istişare ve başarılabiliyorsa, bir uzlaşma zemini olduğuna inanıyoruz. Milletimizin acil çözüm beklediği, böyle bir meseleyi, Millet’in Evi’nde konuşabilmek ve çözüme bağlayabilmek, en başta bize kendisini temsil etme yetkisini veren, aziz milletimize karşı görevimizdir.”
Bu mesele, bize göre de partiler üstü bir meseledir. O nedenle diyoruz ki; gelin, özel bir oturumda ve milletimizin gözleri önünde, meseleye bakışımızı ve çözüm önerilerimizi ortaya koyalım. Gelin, milletimizi ve memleketimizi, bu cendereden birlikte çıkartalım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Sayın Şentop’un, bu haklı ve meşru çağrımıza, kayıtsız kalmayacağını umut etmek istiyor, bunun esasında, milletimizin acil bir çağrısı olduğunu, milletimizin huzurunda bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”
“ÜLKEMİZ BİR KİŞİNİN ŞAHSİ İNATLARININ UÇURUMA SÜRÜKLENİYOR”
“Aziz milletim; ülkemiz uzun zamandır, bir kişinin şahsi inatlarının, kavgalarının, taleplerinin ve kaprislerinin peşinde, uçuruma sürükleniyor. Milletin iradesi, ihtiyaçları ve istekleri hiçe sayılırken; ekonomiden eğitime, ulaşımdan sağlığa kadar, her şey; tek bir kişinin keyfine göre, liyakatsiz kadrolar tarafından, beceriksizce yönetiliyor. Bu yüzden de; Kendimizi her yeni günde, yeni bir krizin içerisinde buluyoruz.
Bu devlet krizinin mimarı, Bay Kriz ise; durup düşüneceği, gerçeklerle yüzleşeceği, hatta memleketi rahatlatmak için, sandığı getireceği yerde; sebep olduğu krizleri, derinleştirmeye, bozuk plak gibi konuşmaya ve hatalarında ısrar etmeye devam ediyor.”
‘ENFLASYON’ TEPKİSİ
“Bay Kriz inatla; ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ diye ahkam kestikçe; ‘Ben ekonomistim’ diye, kürsü kürsü gezdikçe; işin ehli hiçbir insanı dinlemeyip, bildiğini, daha doğrusu, bilmediğini okumaya devam ettikçe, milletimizin içinde bulunduğu kriz ortamı, maalesef daha da derinleşiyor. Bu inadın bedellini de milletimiz, yokluk, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik olarak ödüyor. Nitekim bugün gelinen noktada; TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı bile, yüzde 70 oldu. Yani, kıskandıran bir performansla, enflasyonda Arjantin’i sollamış olduk.”
KONUT FİYATLARI
“Türkiye, hızla fakirleşirken, Gençlerimiz işsiz kalırken, pahalılık altında ezilen insanlarımızın sofralarından, her gün lokma eksilirken, aynı zamanda, bir barınma kriziyle de karşı karşıyayız. Dünyada konut fiyatlarının, 2 yıldır en fazla arttığı ülke konumuna geldik. Kamu bankalarının, kaynakları yanlış dağıtması sonucunda, binlerce konut satılmasına rağmen, konut sahipliği oranı giderek düşüyor.”
“MÜJDEYİ VERDİKTEN SONRA BİR GECEDE YÜZDE 10 ARTTI”
“Bugün İstanbul’da, 4 kişilik orta gelirli bir hanenin oturduğu, 105 metrekarelik bir evin kirası, asgari ücretin 1.3 katına çıkmış durumda. Evet, yanlış duymadınız, 1.3 kat. Hatta; daha bu hafta, ‘müjde’ diye açıklanan, ama aslında, vatandaşın konut alma ihtimalini, daha da imkansız hale getiren, konut kampanyası, barınma krizini, daha da derinleştirecek. Nitekim Bay Kriz, bu sözüm ona müjdeyi verdikten sonra, konut fiyatları, bir gecede yüzde 10 arttı.
Daha önce bu kürsüden söyledim, bugün bir kez daha anlatmak istiyorum; konut fiyatlarındaki artış, kamu bankalarının, enflasyonun yüzde 50 altında faiz oranlarıyla, konut kredisi vermesiyle inmez. Faizleri düşürüp, konut fiyatlarının düşeceğini beklemek, Bay Kriz’in masalsı hayal dünyasında mümkün olsa da, maalesef Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşmez.
Bu çarpık sistemde, dar ve orta gelirli vatandaşlarımız ev sahibi olamaz. İki sebepten dolayı olamaz:
Bir: Konut fiyatları, daha da arttığı için olamaz.
İki: Finansmana erişimi olmadığı için olamaz.
Bir milyon liralık, 10 yıl vadeli, yüzde 0,99 aylık faizli kredinin, aylık taksiti ne kadar, biliyor musunuz? 14 bin 277 lira. Doğal olarak, ben de sormak istiyorum: Bugünün Türkiye’sinde, hangi işçi, hangi memur, bu taksiti ödeyecek de, ev sahibi olabilecek?”
“İşte o nedenle; ‘müjde’ diye ambalajlanmak istenen bu kampanya, kamu kaynaklarının, yine, yeni ve yeniden, inşaat sektörüne aktarılmasından ve servet transferinden başka bir şey değildir. Buradan, daha önce iktidara yaptığım bir çağrıyı, yinelemek istiyorum: Çakma müjdelerinizle, milletimizi oyalamaya çalışmayı, artık bırakın. Derhal akılcı adımları atmaya başlayın, insanlarımızı daha fazla mağdur etmeyin. Bir an önce kamu kaynaklarını doğru yönlendirip, TOKİ’nin asıl faaliyet alanına, yani, dar gelirli vatandaşlarımıza, yaşanabilir konutlar inşa etmeye, daha büyük bütçelerle odaklanmasını sağlayın.
Ama tek başına TOKİ’ye ek kaynak ayırarak, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın, barınma krizini çözemezsiniz.İnşaat girdileri, sabit kalmadığı sürece, kaynak aktarmak çözüm olmaz. Çünkü; 20 milyar liralık kaynak, bugün 20 bin konutun tamamlanmasını sağlarken, bir türlü önünü alamadığınız, enflasyondaki artış nedeniyle, bu kaynakla, ilerleyen dönemde, ancak 10 bin konutu tamamlayabilirsiniz.”
AYRINTILAR GELİYOR…