Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Gazi Özdemir, kalıcı beyin krizinin, beyne gelen kan miktarının azalma oranıyla bağlantılı olduğuna dikkat çekerek, “Bu miktar yüzde 60’tan daha fazla ve bölgesel olarak azalacak olursa beyin hücreleri, gelişen oksijensizlik ve besleyici madde eksikliğine dayanamayıp ölecek ve kalıcı belirtili beyin krizi tablosu oluşacaktır” dedi.
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Gazi Özdemir, kalıcı beyin krizi hakkında konuştu. Beyin krizi aşamalarını aktaran Özdemir,
“Beyne gelen kan miktarının yüzde 40 kadar ve kısa süreli azalması beyindeki tamamlayıcı özellikler sayesinde zarar vermeden ve kişi fazla bir şey hissetmeden atlatılabilir. Kan miktarının azlığı yüzde 40-60 arasında olursa geçici özellikte ve kısa sürede kaybolan belirtiler görülür.
Yüzde 60’tan daha fazla ve bölgesel olarak azalacak olursa bu defa beyin hücreleri, gelişen oksijensizlik ve besleyici madde eksikliğine dayanamayıp ölecektir ve kalıcı belirtili beyin krizi tablosu oluşacaktır” diye belirtti.
DİĞER ETKENLERE DİKKAT
Kalıcı kansızlıkta etkilenen damar bölgesinde beyin dokusu ölümünün söz konusu olduğunu ifade eden Özdemir, bu noktanın artık bir beyin infarktüsü olduğunun altını çizdi.
Özdemir konuya, “Bu olayda damarın bir tıkaçla tıkanması veya tıkanma dışı nedenlerle damarın kapanması ve ilgili beyin bölgesinin kansız kalıp hasar görmesi ve sinir hücrelerinin ölmesi söz konusudur.
Kalıcı belirtilere yol açan kalıcı kansızlık, ayrıca aşırı ve ani stres, ağır infeksiyonlar, zehirlenme, beyin etrafındaki suya olan kanama ve alerjik durumlar sırasında ve bu olaylar sonucunda gelişen şiddetli damar büzüşmesi sonucu damarın kapanmasından veya ani ve aşırı kan kaybından da oluşabilmektedir” diye anlattı.
“OLUŞTUĞU BÖLGEYE GÖRE FARKLI HASAR NEDEN OLUR”
Kalıcı beyin krizinin oluştuğu bölgeye göre farklı hasarlara neden olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Özdemir, “Tek taraftaki şah damarının tıkanması yüzde 30-40 vakada sessiz olur. Belirti veren vakada ise tek taraflı geçici görme kaybı ve orta beyin damarının tıkanma belirtileri görülür” dedi. Özdemir, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Sağ beyin yarımküresindeki orta beyin damarı tıkandığında, karşı vücut yarısındaki kol-bacakta felç ve görmenin sol yarısının kaybı olur. Sol beyin yarımküresindeki orta beyin damarı tıkanınca ise sağ beyin yarımküresi etkilenimindeki belirtilerle beraber, konuşma kaybı ve vücudunun parçalarını tanıyamama eklenir.
Ön beyin damarı tıkanırsa karşı vücut yarısında felç, yemek yemeyi reddetme, idrarını tutamama, çabuk gelişen kas sertliği, istem dışı yakalama-kavrama refleksi ve hafıza kusuru olur.
Beynin arka kısmında olan görme merkezi etkilenirse, hasta ya tam göremez veya sağ veya sol yan yarım görme kaybına uğrar.
İnfarktüs veya kanama olayı beynin alt-arka kısmında bulunan omurilik soğanında oluşmuşsa hastada solunum veya kalp durmasına sık rastlanır ve bu hastalar genellikle bu nedenlerle ölürler.”
“BELİRTİ VERMEDEN GELİŞEBİLİR”
Beynin kılcal temiz kan damarlarındaki tıkanmaların yüzde 80 oranında sessiz özellikte olduğunu ve klinik herhangi bir belirtiye yol açmadığına dikkat çeken Özdemir, bu tip infarktların beyinde sadece beyaz maddeyi etkilediğini belirtti.
Beyin içi çekirdekler arasındaki beyaz madde şeridinde olduğunda böylesi küçük bir infarktın, vücudun bir tarafındaki kol ve bacakta eşit derecede tam bir felce yol açtığını anlatan Özdemir,
“Beyin sapında olduğunda ise çapraz belirtili bir klinik tabloya neden olur. Gerek geçici ve gerekse kalıcı damar tıkanması şeklindeki beyin krizinde bazı riskler ve nedenler söz konusudur.
Bunlar şöyle sıralanabilir; hipertensiyon yüzde 67.2 hastada, 65 yaşın üzerinde olma aşırı şişmanlık yüzde 50, kalp hastalığı yüzde 47.7, şah damarında damar sertliği yüzde 40.5, sigara içiciliği yüzde 32.2, horlama yüzde 30.3, kolesterollerde yükseklik yüzde 25, şeker hastalığı yüzde 19.6, ailede beyin krizi yüzde 16, yüksek hematokrit yüzde 16, şişmanlık ve menopozda olma” diye konuştu.