Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mine Önal, tüberküloz (verem) hastalığının hemen hemen tüm organlarda hastalık yapabilse de en sık akciğer tüberkülozuna neden olan bulaşıcı bir hastalık olduğunu söyledi.
Uzm. Dr. Önal, akciğer tüberkülozunun insanların kalabalık olarak yaşadığı, havalandırması yetersiz ortamlardaki yüksek bulaştırıcılığı sebebiyle, sadece hasta için değil yakın çevresi ve tüm toplum için de çok ciddi bir sağlık problemi olduğunu belirtti.
Covid-19 pandemisinin de tüberküloz kontrol faaliyetlerini olumsuz etkilediğini kaydeden Uzm. Dr. Önal, “Tüberküloz hastalarının tanı, tedavi ve takiplerinde gecikmeler ve ciddi aksamalar yaşanabilmektedir. Tüberküloz hastalığının etkeni, Mycobacterium tuberculosis adlı bir basildir (bakterilerin ince uzun çomak biçiminde olan türüne verilen ad). Tüberküloz hasta insanlardan, nefesle, öksürme, hapşırma ve konuşmayla ortama yayılan basilin solunum yoluyla alınması sonucu bulaşır. Basiller havada saatlerce asılı kalabilir. Bu basilleri alan kişilerin bir kısmında kısa sürede hastalık ortaya çıkarken, diğerlerinde ise basiller hastalık oluşturmadan, uyur durumda akciğerde yıllarca varlığını sürdürebilir ve vücut direncinin düştüğü durumlarda hastalık oluşabilir” diye konuştu.
‘KLİNİK TABLO OLDUKÇA SİNSİ’
Türkiye’de yaklaşık 15 milyon kişinin tüberküloz ile enfekte olduğu söyleyen Uzm. Dr. Önal, bu kişilerin vücutlarında uyur durumda tüberküloz basillerini taşıdığını tahmin ettiğini ifade ederek, “Tüberküloz ile enfekte kişilerin yaklaşık yüzde 10’u, yaşamlarının bir döneminde tüberküloz hastası olacaklardır. Hastalığın gelişme riski, basille karşılaştıktan sonraki ilk 2 yıl içinde en fazladır. Özellikle şeker hastalığı, kanser, kronik böbrek hastalığı, organ nakli gibi vücut direncini düşüren hastalığı olan, ağır beslenme bozukluğu ve düşük vücut ağırlığı olan ve uzun süreli bağışıklığı baskılayıcı ilaç kullanan bireylerde, yaşlılarda ve 5 yaş altı çocuklarda tüberküloza yakalanma riski yüksektir” dedi.
‘ŞİKÂYETLER HAFİF BAŞLANGIÇLI VE YAVAŞ SEYİRLİDİR’
Tüberkülozda klinik tablo oldukça sinsi olduğunu işaret eden Uzm. Dr. Önal, “Şikâyetler çoğunlukla hafif başlangıçlı ve yavaş seyirlidir. Bu nedenle doktora başvuru çoğu hastada gecikmekte, hastalık ilerlemekte ve bulaş devam etmektedir. 3 haftadan uzun süren ve tedaviye yanıt vermeyen öksürük tüberküloz hastalığı için önemli bir belirtidir. Balgam çıkarma kan tükürme, göğüs ağrısı ve nefes darlığı diğer sık görülen solunumsal bulgulardır. Ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, halsizlik ve iştahsızlık gibi şikâyetler de sıklıkla tabloya eklenebilmektedir. Bu yakınmalar ve akciğer radyolojisi ile tüberküloz hastalığından şüphelenilen bireylerde yapılan balgam incelemesi ile hastalığın kesin tanısı konulmaktadır” dedi.
Uzm. Dr. Önal, tüberkülozun ilaçlarla tedavi edilebilen, yanı sıra temaslı kişilerde uygulanan koruyucu tedavi ile de önlenebilen bir hastalık olduğunu kaydederek, tedaviye başlandıktan sonra hastaların bulaştırıcılığının hızla azaldığını söyledi. Önal, bu nedenle erken tanı konulmasının ve tedavinin başarıyla tamamlanmasının, hastanın iyileşmesini sağladığı gibi toplumda hastalığın yayılmasını da önlediğini belirtti