Az bilinen kültürlerin müziğinin, ulaşılması zor kayıtların peşinde geçen 30 yılın şerefine yapılan “Armenians in America” albümü, Kalan Müzik firmasının Arşiv Serisi adı altında topladığı işlerin tepe noktalarından biri.
“Ara Dinkjian’ın arşivinden, taş plaklardaki Amerika’daki Ermeniler” üst başlığı ile derlenen albüm, üç CD ile tarih araştırmacısı Harry A. Kezelian’a (birer de kısa Ara ve Melih Duygulu’ya) ait makalenin bulunduğu İngilizce – Türkçe 155 sayfalık bir kitapçıktan oluşuyor. Kitapçıkta ayrıca Amerikalı Ermeni sanatçıların portreleri, kayıtların alındığı taş plaklar ve Ermeni toplumunun Anadolu’daki yaşamına dair fotoğraflar yer alıyor.
Amerika’ya göç eden Anadolu Ermenilerinin yanlarında götürdükleri ya da göçtükleri yerde kaydettikleri, 5 bin taş plak arasından seçilmiş 58 eserlik bir repertuvar var burada; Türkçe, Ermenice ve Kürtçe… Üstelik bunlar başka derlemelerde yer almamış eserler.
Kapağında Merzifon Amerikan Koleji’nde sağır çocukların eğitimini gösteren fotoğrafla, sadece 1000 adet basılmış, Anadolu Ermenilerinin müzikal yolculuğunun özeti; hem değerli bir koleksiyon parçası hem de tarihi belge. Son yıllarda yapılmış en iyi etno-müzikoloji çalışması, Hasan Saltık’ın anısına…
GÖKALP ERGEN ‘ÖLÜLERE MASALLAR’ (SONY MUSİC TURKEY)
10 parmağında 10 marifet, yapımcı ve multi-enstrümantalist Gökalp Ergen; onu kimilerimiz The Climb ve Weed, kimilerimiz de Pentagram ile tanımış, sert sound’ların üzerinde sörf yaparken görmüştük, ancak şimdi ilk solo albümünde bizi ters köşeye yatırıyor. “Ölülere Masallar” adını verdiği akustik çalışmada söz ve müzikleri yazıp, düzenlemeleri yapmış, bir de yapımcı koltuğuna oturmuş. Vokaller dışında gitar ve tuşlu çalgılar çalan Gökalp’in bu albümdeki yoldaşları (iki İhtiyaç Molası kafadarı) kemancı Tolga Çebi ile basçı Sinan Gürsoy.
Albümün akustik tınlamasının nedenlerinden biri davulsuz olması. Bu Gökalp’in davulun dinamik bir belirleyici olmasını istememesinden kaynaklanmış. Parçaların düzenleme ve sound konusunda kaderini belirleyenin vokal ve klasik gitar olmasını istemiş. Zeminsiz, havada yüzen, birbirinin içinden geçen seslerden oluşmasının onları daha özgür kılacağını düşünmüş. Haliyle sözler öne çıkmış, şarkılar dramatik bir hava kazanmış. Şarkı içeriklerinde yaratılış mitini temsilen ay, güneş, şeytan, melek, elma ve kurukafayı (yani insanı) kullanmış. Gökalp sadece rock camiamızın en güçlü seslerinden biri olduğunu değil, derin şarkılar yazan güçlü bir besteci olduğunu da bir kez daha kanıtlıyor.