Almanya’da bir hastane, vaka sayılarındaki artışa dikkat çekmek için dış cephesindeki ekrana SOS yazdı.
Almanya’da Olaf Scholz’un başbakanlığında kurulan yeni hükümet, koronavirüs salgını nedeniyle büyük bir krizin tam ortasında göreve başladı.
Scholz’un başbakanlığı Angela Merkel’den devraldığı çarşamba günü, 527 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybederken, günlük vaka sayısı 69 bini aştı.
Ülkede son iki haftada testi pozitif çıkan ve halen enfekte durumda olanların sayısı 980 bine ulaşmış durumda.
Yoğun bakımlardaki hastaların sayısı 5 bine yaklaşırken, sağlık çalışanları Noel öncesinde hastanelerde durumun çok daha kötüleşebileceği, yoğun bakımlarda yer kalmayabileceği, ölümlerin daha da artabileceği uyarısında bulunuyor.
Bazı eyaletlerde hastanelerin yoğun bakımlarının dolması nedeniyle hastalar, uçaklarla diğer eyaletlere naklediliyor.
Dördüncü dalga şiddetini artırıyor
Başbakan Scholz görevi devralmasının ardından verdiği ilk demeçte, koronavirüsle mücadelenin hükümetinin en büyük önceliği olacağını vurgulayarak “Yurttaşlarımızın sağlığını korumak için elimizden gelen her şeyi yapacağız” dedi.
Scholz ayrıca, vatandaşlardan mutlaka aşı olmalarını, kısıtlamalara uymalarını istedi.
Alman hükümeti, vaka sayılarının artmasının nedenlerinin başında, hala birçok kişinin aşılanmamış olmasını ve üçüncü dozun uygulanmasındaki gecikmeyi görüyor.
30 milyon aşı hedefi
Ay sonuna kadar 30 milyon aşı hedefi belirleyen hükümetin bunu başarabilmesi için önümüzdeki günlerde, her gün 1 milyondan fazla kişiye aşı uygulaması gerekiyor. Özellikle 60 yaş üstündekilerin ve risk grubundakilerin üçüncü doz aşılarının yapılmasına öncelik verilmesi bekleniyor.
Görevi devralmasının hemen ardından, aynı gün, vakit geçirmeden bakanlar kurulunu toplayan Olaf Scholz, kabine üyeleriyle salgınla mücadelede hızla atılması gereken adımları gözden geçirdi.
Başbakan, perşembe günü eyaletlerin başbakanlarıyla bir araya gelerek, aşı seferberliğini ve koronavirüsle mücadelede önlemlerini masaya yatırmayı amaçlıyor.
Almanya’nın Omicron endişesi
Sağlık Bakanı Karl Lauterbach, koronavirüsün yeni varyantı Omicron’un Almanya’da yayılmasının mutlaka önlenmesi gerektiğini söylerken, üçüncü doz aşıyı olmanın, salgınla mücadelede kilit önem taşıdığını söyledi.
Kendisi de salgın hastalıklarla mücadele alanında uzman bir doktor olan Lauterbach, ZDF kanalında yaptığı açıklamada, yeni varyant nedeniyle, artık üç doz aşının gerekli olacağının altını çizdi.
Yaklaşık 83 milyon nüfusa sahip Almanya’da bugüne kadar iki doz aşılarını yaptıranların sayısı 54 milyon (yüzde 69,2) olurken, bu oran bir çok AB ülkesinin gerisinde bulunuyor. Üçüncü doz aşısını yaptıranların sayısı ise yalnızca 15,5 milyon.
Robert Koch Enstitüsü, kış aylarında vaka sayılarının katlanarak artmasının önüne geçebilmek için, nüfusun en az yüzde 75’inin aşılanması gerektiğini vurguluyordu.
Aşı yükümlülüğü tartışması
Aşılanma oranlarının düşük, vaka ve ölüm oranlarının yüksek olduğu Thüringen ve Saksonya gibi eyaletlerde aşı kampanyaları başlatılmış olsa da, henüz hedeflenen rakamlara ulaşılabilmiş değil.
Başbakan Olaf Scholz, göreve başlamasının ardından ARD televizyonuna verdiği ilk röportajda, aşı olmayanlar nedeniyle salgının daha kötü bir boyuta ulaştığını belirterek, bu nedenle tüm toplumun sağlığının korunması için artık genel bir aşı yükümlülüğünün getirilmesi gerektiğini söyledi.
Bu konuda yasal düzenlemelerin Federal Meclis’e getirilmesi, aşı yükümlülüğünün Mart ayına kadar yürürlüğe girmesi hedefleniyor.
Aşı olmayanlar nedeniyle salgının sağlık sistemi üzerinde çok daha ağır bir yük oluşturduğunu, bu nedenle aşı yükümlülüğünün toplumu böleceği, kutuplaşmayı artıracağı endişelerine katılmadığını söyleyen Scholz, şunları kaydetti:
“Küçük bir azınlık, sesi çok çıkıyor ve radikalleşiyor diye toplumun bölündüğünü söylemek doğru değil. Bu bakış açısının yanlış olduğunu düşünüyorum.
“Tabii ki konuşmalı, farklı pozisyonlarımızı tartışabilmeliyiz. Ancak şu konuda net bir tutum benimsemeliyiz, demokrasiler tehditlere karşı koymalı.
“Meşalelerle sağlık bakanının evinin önünde yürüyüş yapılması sınırın aşılmasıdır ve hepimizin buna karşı koyması lazım.”
Aşı karşıtları radikalleşiyor
Almanya’da aşı karşıtları arasında çoğunluğu oluşturan sağcı popülistlerin ve aşırı sağcı grupların radikalleşmesi, yeni hükümeti bekleyen önemli sorunlar arasında bulunuyor.
Son haftalarda bazı eyaletlerde başbakan ve bakanlara yönelik ölüm tehditleri, evleri önünde düzenlenen ve aşırı sağcıların başı çektiği aşı karşıtı gösteriler, büyük kaygı uyandırıyor.
Geçen hafta Saksonya Eyaleti Sağlık Bakanı Petra Köpping’in evinin önünde meşalelerle düzenlenen ve tehdit sloganları atılan gösteriler büyük tepki toplamıştı.
Bu hafta da Eyalet Başbakanı Michael Kretschmer’i öldürmeye dönük plan yapan grupların tespit edildiği, polis ve savcılığın soruşturma başlattığı ortaya çıktı.
Hafta başında aşı karşıtlarının Mecklenburg-Vorpommern Eyaleti Başbakanı Manuela Schwesig’in evinin önünde gösteri düzenlemeleri son anda polis müdahalesi ile önlendi.
Şiddet eylemlerinden endişe ediliyor
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti İçişleri Bakanı Herbert Reul, aşı karşıtlarının ve koronavirüs önlemlerini protesto eden grupların giderek radikalleştikleri uyarısında bulunarak, bu gruplar arasında şiddet yönelimli kişiler olduğunu, bunların önümüzdeki haftalarda eylemlere girişmek isteyebileceklerini söyledi.
Başbakan Scholz ise aşı karşıtı bazı grupların başbakanlar ve bakanları hedef alan nefret söylemleri ve ölüm tehditleri için, “Bu toplumdaki birlikteliğe yönelik bir tehdittir, kabul edemeyiz” dedi.
Hükümet aşı konusunda kuşkuları olanları ikna etmek için yeni kampanyalara hazırlanırken, anketler, bu kesim içerisinde görüşlerin daha da kemikleştiğini gösteriyor.
INSA araştırma şirketinin bu hafta açıklanan anketine göre, bugüne kadar aşı olmayanların yüzde 63’ü, bu kararlarında ısrarcı olmayı sürdürüyor.
Ankete katılanların yüzde 20’si aşı olmayı düşündüğünü dile getirirken, yüzde 17’si kararsız olduğunu ifade etti.
Federal Meclis’te oylamaya sunulacak aşı yükümlülüğünün aşılanma oranlarını nasıl etkileyeceğini de önümüzdeki aylar gösterecek.
Koronavirüs ekonomiyi de zorluyor
Sosyal Demokratların (SPD) liderliğinde, çevreci Yeşiller ve liberal Hür Demokratlar (FDP) tarafından kurulan üçlü koalisyon hükümeti, koronavirüs krizinin ekonomide yol açtığı sorunlar nedeniyle de büyük bir sınavla karşıya bulunuyor.
Geçen yıl koronavirüs nedeniyle uygulanan önlemler, işyerlerine ve çalışanlara destek amacıyla sağlanan kaynaklar nedeniyle, devletin borç yükü 272 milyar euro ile son yılların en yüksek seviyesine ulaştı.
Sosyal Demokratlar ve Yeşiller, ekonomiyi canlandırmak amacıyla yeni teşvik paketlerine ve borçlanmaya sıcak bakarken, koalisyon hükümetinin bir diğer ortağı olan liberal FDP bütçe disiplinini savunuyor ve yeni borçlanmaya karşı çıkıyor.
FDP lideri ve hükümetin maliye bakanı Christian Lindner, 2022 için planlanan 100 milyon euroluk borçlanma dışında, ek borçlanmaya gidilmesini düşünmediklerini, “borç freni” mekanizmasını 2023’ten itibaren yeniden yürürlüğe koyacağını vurguladı.
Birçok ülkede olduğu gibi Almanya’da da, pandeminin de etkisiyle enflasyonda görülen büyük artış, üçlü koalisyon hükümetini bekleyen bir diğer önemli sorun.
Enflasyonda rekor artış
Yıllık enflasyon yüzde 5,2 ile son 29 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Rekor artışın gerisinde, enerji fiyatlarındaki yükseliş ve tedarik zincirlerinde yaşananlar sorunların olduğu belirtiliyor.
Doğalgaz fiyatlarındaki artış yüzde 20’yi aşarken, tüketiciler elektrik için de yaklaşık yüzde 7 daha fazla ücret ödeyecek.
Uzmanların büyük bir bölümü, enflasyonun geçici olduğunu, 2022 yılında iyileşme olacağını dile getirirken, bazı iktisatçılar ise ekonomideki kalıcı etkiler ve stagflasyon konusunda uyarılarda bulunuyor.
Maliye Bakanı Christian Lindner ise enflasyonu yakından izleyeceklerini, fiyat istikrarına odaklanacaklarını vurguluyor.
Salgın iddialı hedefleri gölgeliyor
Yeni Alman hükümeti kapsamlı bir modernleşme programı, ülkede sosyo-ekonomik ve teknolojik dönüşümü sağlayacak cesur adımlar atma iddiasıyla göreve başladı.
Altyapının yenilenmesi, hayatın her alanında dijital dönüşümün sağlanması, iklim ve çevre koruma hedefleri doğrultusunda sanayide büyük atılımların yapılması hedefleniyor.
Hükümet özellikle yenilenebilir enerjilere odaklanmayı, elektrikli otomobilleri yaygınlaştırmayı, enerji üretiminde kömür kullanımına 2030 yılında son vermeyi planlıyor ve tüm bu adımlar için büyük yatırımların yapılması gerekiyor.
Ayrıca koalisyon ortakları, seçim vaatleri arasında yer alan saatlik asgari ücreti 12 euroya çıkartmak, kiralardaki artışla mücadele için her yıl yaklaşık 400,000 yeni konutun inşasına destek sağlamak, araştırma ve geliştirmeye daha fazla mali kaynak ayırmak gibi taahhütlerini de yerine getirmek istiyor.
Ancak hükümetin bu iddialı hedefler için gerekli kaynağı nasıl sağlayacağı konusunda belirsizlikler ve anlaşmazlıklar da sürüyor.
SPD ve Yeşiller’in zenginlerden daha fazla vergi alınması önerileri, koalisyon ortakları FDP tarafından kabul edilmiyor. Hür Demokratlar, özel sektörün rekabet gücünü zayıflatacağı düşüncesiyle vergi oranlarının artırılması tekliflerine de karşı çıkıyor.
Koronavirüs krizi ve buna bağlı olarak ekonomide yaşanan sorunlar, tedarik zincirlerindeki büyük sıkıntılar, hükümetin iddialı hedeflerine ulaşması önünde büyük engelleri oluşturuyor.
Sanayiciler somut adım istiyor
Alman sanayiciler de yeni hükümetin daha fazla vakit kaybetmeden somut adımlar atmasını istiyor.
Alman Sanayi Birliği (BDI) Genel Sekreteri Joachim Lang, yeni hükümetin göreve başlaması vesilesiyle yaptığı açıklamada, salgın nedeniyle olağanüstü bir dönemde bulunulduğuna vurgu yaparak hükümete dijital ve yeşil dönüşüm için büyük bir hızla harekete geçme, vaat edilen yatırımları hayata geçirme çağrısını yaptı.
Lang, yeni hükümetin ekonomideki hedefleri ve belirlediği yol haritasının kapsayıcı olduğunu ancak somut çözüm önerilerinde eksiklikler bulunduğuna işaret ederken, “Federal Hükümet planladığı tedbirleri ve adımları hızla somutlaştırmalıdır” dedi.