RadyOrjinal
Türkiye'nin En Orjinal Radyosu RadyOrjinal

Fed’in faiz kararının etkileri ne olacak?

Michele Fleury Kuzey Amerika Ekonomi Muhabiri, New York Reuters A?BD Merkez Bankası kısa vadede faizlerdeki yükselişin süreceği uyarısını …

Michele Fleury

Kuzey Amerika Ekonomi Muhabiri, New York

Reuters A?BD Merkez Bankası kısa vadede faizlerdeki yükselişin süreceği uyarısını yapmıştı

Fed (Amerikan Merkez Bankası) bugün üç ayda bir yaptığı toplantılarının sonuncusunda, ekonomiyi değerlendirerek önümüzdeki üç ay için faiz oranlarını açıklayacak.

Piyasalarda, Fed’in enflasyonun 1980’lerden bu yana en yüksek düzeye çıktığı ülkede fiyat artışlarını dizginleyebilmek amacıyla faizleri üst üste üçüncü kez artıracağı ve bu artışın yüzde 0,75 olacağı tahminleri yaygın.

Fiyat artışlarının hızını kesmeyi hedefleyen artış bu oranda açıklanırsa Fed politika faizini yüzde 3’ten 3,75’e çıkarmış olacak.

Bu da ABD’de son 14 yılın en yüksek politika faizi oranı olacak.

Fed, bundan önceki iki toplantısında da faiz artışına gitmişti.

Banka faizlerin artmasıyla birlikte tüketimin azalmasını ve talebin düşmesiyle de fiyatların aşağı çekilmesini umuyor.

Ancak ekonomide faizlerdeki değişikliklerin etkilerini göstermesi zaman alıyor.

Örneğin son faiz artırımlarından sonra ABD’de petrol fiyatları düşüş gösterdi ama gıda ürünleri ve kiralardaki artış sürüyor.

Bir yandan da Fed faiz artışlarında fazla ileri giderse, bu kez de tam tersine ekonomik büyümeyi boğması ve işsizliği daha da artırarak, resesyon kaygılarını körüklemesi riski dile getiriliyor.

Resesyon riski ne kadar büyük?

Getty Images

Fiyat artışlarının hızı kamuoyunun önemli bir kesiminde ekonomiyle ilgili havayı karartmış görünüyor.

Economist’in YouGov’a yaptırdığı son kamuoyu yoklamasına göre, her beş Amerikalıdan üçü ülkenin resesyona girdiğini söylüyor.

Benzinden tasarruf etmek için daha az araba kullandığını, pahalı diye organik gıdalar almaktan vazgeçtiğini ve ihtiyaçlarını birkaç dolar daha ucuza alabilmek için dükkan dükkan dolaştığını anlatanlar çok.

Başka kötü haberler de var. Örneğin bir ara şaha kalkmış görünen konut piyasası yavaşladı. İnsanlar sıkıntılı zamanlar beklediklerinden emlak piyasasına para bağlamak istemiyor.

Fed’in faiz kararı öncesinde Wall Street piyasası Salı gününü değer kaybıyla kapatırken gösterge niteliğindeki S&P 500 endeksi de yıllık yüzde 19 düşüş gösteriyor.

Bu da trilyonlarca dolarlık servet kaybı demek, ki genç yatırımcılardan emekliliğine hazırlanan yatırımcılara kadar birçok kesimin resesyon korkusuyla soğuk terler dökmesine sebep olan bir durum.

Normal olarak büyüyen bir ekonomide ürettikleri mallar ve hizmetlerin fiyatlarının yani Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın artması vatandaşları da bir miktar zenginleştirir.

Fakat bazen mal ve hizmetlerin değerleri düşer ve bu, yılın iki çeyreğinde üst üste devam ettiğinde birçok ülkede resesyon tanımına girer.

Bu genellikle ekonominin iyi gitmediği ve kısa dönemde de işletmelerin işten çıkarmalara gidebileceği anlamına gelir.

ABD’ye bu şekilde baktığımızda iki çeyrek üstüste Gayri Safi Milli Hasıla’nın düştüğünü görüyoruz.

2022’nin ilk çeyreğinde yüzde 1,6, ikinci çeyreğinde de 0,6 düşüş göstermiş.

Başka birçok ülkede bu resesyona girildiği şeklinde yorumlanıyor. Ama ABD’de değil.

Resmi olarak ABD’de resesyona girildiğini Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu tarafından seçilen ve sekiz iktisatçıdan oluşan, pek az kişinin haberdar olduğu bir küçük grup açıklıyor.

İktisadi Dalgalanmalar Komitesi (Business Cycle Dating Committee) adlı bu grup henüz resesyon kelimesini ağzına almadı.

ABD ekonomisi acılı uzun bir yola mı girdi?

Getty Images

Resesyonlu veya resesyonsuz, “ABD ekonomisi nereye gidiyor?” sorusunu bir durgunluğun kaçınılmaz olduğunu söyleyerek yanıtlayanlar var.

Eski hazine bakanı Larry Summer yakınlarda verdiği bir mülakatta, geçmişte, enflasyonun yüzde 4’ün üzerine çıktığı, işsizliğin de yüzde 4’ün altına indiği her durumda mutlaka iki yıl içinde resesyona girildiğini söyledi.

2008 krizini öngören iktisatçı Nouriel Roubini de bu fikirde.

2023 e kadar “uzun ve acılı” bir resesyona girileceğini ve hisse senetlerinin yüzde 40 civarında değer yitirebileceğini düşünüyor.

Yumuşak iniş yaklaşımı

Bütün bu ciddi uyarılara karşın bir “yumuşak inişin” yani resesyon yerine hafif bir ekonomik yavaşlama ile krizin atlatılabileceğini düşünenler de az değil.

Bu senaryoya göre sert bir küçülme değil ama ekonomik büyümede yavaşlama görülebilecek.

İyimserliği artıran bir faktör istihdam piyasasının güçlü oluşu. Ağustos ayında işletmeler 315 bin kişiyi daha işe almış.

Amerikan Merkez Bankası Yönetim kurulundan Christopher Waller’a göre durgun bir ekonomide böyle bir şey olamaz.

Waller Viyana’da yakınlarda yaptığı bir konuşmada resesyon kaygılarının yersiz olduğunu söyleyerek, “ABD istihdam piyasasının sağlamlığı bize enflasyonla mücadelede sert önlemler alma esnekliği sağlıyor” dedi.

Merkez Bankası enflasyonu aşağı çektiği müddetçe faiz oranlarını yükseltmekte tereddüt etmeyeceğini açıkça ifade etmiş bulunuyor.

Bu da sürecin engebeli olabileceğine işaret ediyor. Banka, politika faizini gereğinden fazla yükseltirse resesyona düşülebilir, ihtiyaç duyulanın altında yükseltirse enflasyondaki yükselmenin önü kesilemez.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Yorum Notunuzu Bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku