ABD’li, Rus ve Fransız besteciler!
Önceki akşam Ufuk ve Bahar Dördüncü piyano ikilisine eşlik ettiler. Birbirine benzemeyen iki kız kardeş. Biraz asık suratlılar ama muhteşem …
Önceki akşam Ufuk ve Bahar Dördüncü piyano ikilisine eşlik ettiler. Birbirine benzemeyen iki kız kardeş. Biraz asık suratlılar ama muhteşem teknikleri var. Amerikalı besteci John Adams’ın Grand Pianola’sını çaldılar. Hiç klasik müziğe benzemeyen, tam Amerikan işi, çok çağdaş, şimdi ne olacak diye bekleten bir müzik. Evin İlyasoğlu yoktu, bilgi alamadım! Ama pek beğendim! Ara verilip kuyruklu piyanolar çıkarıldıktan sonra orkestra ilk bölümün aksine tam kadro dizildi, en önde de Venezüellalılarla dinlediğimiz genç çellist Efe Baltacıgil, bu kez orkestrayla çalıyor, papyonu, takımı çekmiş ama aynı heyecan, aynı tutku.
Rus müzisyen Modest Musorgski’nin senfonik süiti olan ve Fransız besteci Maurice Ravel’in yıllar sonra orkestra için düzenlediği “Bir Sergiden Tablolar”ını çaldılar. Ravel’in Bolero’sunu sevmeyen, bilmeyen yoktur. Bu düzenlemesi de Bolero kadar ünlü ve değerliymiş. Dertli ruhuma çok iyi geldi. Sergi, tablo deyince Balkan Naci İslimyeli gibi bir sanatçının zamansız kaybını, hastalığını gizleyip ailesiyle kendi kendine yaşamasını, acıları düşündüm bir yandan, sergilerini, tablolarını, hayatın nasıl gelip geçici ama sanatın, müziğin nasıl kalıcı olduğunu…
SEYİRCİ SAYISI AZ
İmrenesiniz diye yazıyorum çünkü bu konser hak ettiği ilgiyi çekememişti. Saati 20.00 olduğu için mi, iftar, yemek? Yeri mi zor geldi, trafik? O koskoca salonda, bizi karartsalar da seyircinin az olduğunu görmese sanatçılar dedim. Pandemi korkusu deseniz, bir koltuk boş bıraktırıyorlar. Ekonomik kriz mi vurdu desem? Borusan’ın konserlerine bilet, davetiye bulunmazdı. İstanbullu çok şanslı. Bu kalitede konserler var, kıymetini bilmeli.