TÜSİAD ve Koç Üniversitesi ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF), “2002’ye Girerken Türkiye Ekonomisi” panelini bugün online olarak yaptı. Panelin açılışında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, yeni ekonomi programına atıfta bulundu. Kaslowski, günlük ve haftalık konulara odaklanırken global gidişattaki ana resmin kaçırılmaması gerektiğini vurguladı. Kaslowski, şunları söyledi:
“Dünya düşündüğümüzden de hızlı dönüşüyor. 2020 yılı başında Covid-19 hayatımızda girdiğinde eminim ki hiçbirimiz, bu değişimin bu denli hızlı olacağının farkında değildik. İçinden geçtiğimiz sürece uyum sağlamamız için bugüne kadar öğrendiklerimizi bir kenara bırakıp yeniden düşünmemiz, tekrar tekrar akıl yürütmemiz ve stratejileri geliştirmemiz gereken bir dönemdeyiz. Bu dönüşümü her kim hızlı kavrar, hızlı yaparsa bu süreçte ön plana çıkma şansı artacaktır. Her alanda ezberlerimizi bozmamız gerekecek.
ENFLASYON UYARISI
Ülke olarak, günlük, haftalık konulara odaklanmak durumunda kalırken global gidişattaki ana resmi kaçırmamalıyız. 2022’de halen arz yanlı sıkıntılar şiddetli şekilde sürerken dünya yeniden önemli bir enflasyon riskiyle karşı karşıya. Ekonomiler ısınıyor ve küresel para politikasının var olan risklere verebileceği cevaplar kısıtlı. Dolayısıyla tüm bu politika tasarımlarında süreci öngörmek zorlaşırken hata yapma riski de artabilir. Ne ülkemizin ne de küresel ekonominin enflasyon riskinin de azımsanmamasının gerektiğini bir dönemde geçmekteyiz.
“ATTIĞIMIZ ADIMLARI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRMEMİZ GEREK”
Bu hafta başında ülkemizde açıklanan yüksek enflasyon rakamları da attığımız adımları tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini net şekilde ortaya koymakta. Enflasyon ile mücadelede gerçekten doğru adımları mı atıyoruz? Bunlar doğru adımlar ise neden enflasyon bu denli şiddetli yükseliyor? Evet, bugün baktığımızda ihracatımız, 2021 yılını son derece yüksek, 225 milyar dolar seviyesinde tamamladı. Geride bıraktığımız yıl reel bazda yüzde 10’un üzerinde büyüme kaydettik. Fakat önümüze baktığımızda var olan koşullar, öngörülebilirliği ve yatırım ortamını ne kadar destekliyor? Bu süreç ne kadar sürdürülebilir? Son dönemde attığımız adımlar, bizi arzu ettiğimiz noktaya getirdi mi? Dolarizasyon artarak devam ediyor. Kısa vadeli geçici çözümlere yönelirken büyük resmi kaçırmıyor muyuz? Faiz indirimi yaptığımız halde neden piyasa faizleri ya da kredi faizleri düşmüyor? Aksine yükseliyor. Geride baktığımız bu son 3 aylık süreç bize neler öğretti? Zaman çok kıymetli. Ülke olarak bu zamanı daha doğru kullanma maliyeti artık eskisinden de yüksek.
“ODAKLANDIĞIMIZ NOKTA GLOBAL İKTİSADİ GERÇEKLERLE ÖRTÜŞMÜYOR”
Pek çok konuşmamda ifade ettiğim gibi; ülke olarak odaklanmamız gereken, serbest piyasa işleyişine sadık kalarak verimlilik artışı ile katma değeri yüksek teknolojiye dayalı yeşil dönüşümü destekleyen üretim ortamına kaymaktır. Bu, zaten beraberinde ihracat artışını da getirecektir. Odaklandığımız nokta bugünkü global iktisadi gerçeklerle yeterli ölçüde örtüşmüyor. Uyguladığımız yöntemler bizi temennilerimize ulaştırmadığı takdirde, her seferinde yeni yöntemlerle gelmek veya daha liberal piyasa işleyişinden ödün vermek mecburiyetinde kalırız. Bu, aynı zamanda rekabetçi piyasa işleyişini bozarken verimliliğe de hasar verir. Unutmayalım ki bu yöntem, kısa vadede geçici çözüm sunuyor gibi gözükmekle beraber öngörülebilirliğe de zarar vermekte. Gün sonunda ekonomide erişmek istediğimiz refah artışından da ülkemizi uzaklaştırmaktadır.
Ancak ve ancak insanımızın yetkinliklerini, bilim, teknoloji, inovasyonu, demokrasiden ekonomiye tüm alanlarda kurumları ve kuralları güçlendiren bir kalkınma anlayışının sürdürülebilir olacağına inanıyoruz. Hedefimiz, ekonomik olarak gelişmiş, uluslararası alanda saygın, toplumsal olarak eşitlikçi ve adil, yeni yeşil dönüşümü başarmış, çevreci bir Türkiye olmaktır. Umuyorum ki 2022, bu alanlarda doğru adımlar attığımız ve bu anlayışı hayata geçirdiğimiz bir yıl olur.”