Ölümle sevgili olmuş insanlar
Oyuncular Uğur Güneş ve Esra Bilgiç’in başrolü paylaştığı Kanunsuz Topraklar dizisi hayatını maden işçiliği yaparak kazanan madenciler ve …
Oyuncular Uğur Güneş ve Esra Bilgiç’in başrolü paylaştığı Kanunsuz Topraklar dizisi hayatını maden işçiliği yaparak kazanan madenciler ve aileleriyle empati kurduruyor.
1939 Türkiye’sinde maden işçisi Davut’un (Uğur Güneş) kurulu düzene isyanını ve maden patronunun kızı olan Gülfem’le (Esra Bilgiç) yaşadığı aşkı konu alan Kanunsuz Topraklar dizisi izleyenlere ‘bir avuç kömür için bir ömür veren’ madencilerimizi hatırlatıyor. Zonguldak’ta yaşanan maden kazasında işçilerin hayatını kaybetmesiyle başlayan hikaye, ülkemizde yaşanan Ermenek, Soma gibi büyük acıları ve o zorlu yaşam mücadelesini hafızalarda tazeledi.
Oyuncuları Uğur Güneş ve Esra Bilgiç’le zorlu çalışma koşulları altındaki madencileri konuştuk… Her ikisi de ülkemizde yaşanan maden facialarının unutulmadığını söyledi…
– Maden kazasıyla başlayan hikaye ‘Bir avuç kömür için bir ömür veren’ tüm madencilerimizi hatırlatıyor. Benzer duyguları siz de yaşadınız mı?
Esra Bilgiç: Ermenek ve Soma’da yaşananlar beni hala çok sarsıyor. 13 Mayıs 2014’ü, Soma Maden faciasını öyle net hatırlıyorum ki… Televizyon karşısında çaresizce yaşananları izledik. Günlerce yediğimiz yemeğin tadını alamadık. Ben hep anımsarım o günü. Her sene vefat eden işçilerimizi anıyorum. Şartlar iyileşti mi? Bilmiyorum. Aileler ne durumda, geride kalanlar nasıl, öğrenmek, bizzat görmek çok isterim. Madencilik dünyanın en zor mesleklerinden biri. Kanunsuz Topraklar’ın ilerleyen bölümlerini madenden kopmadan çekeceğiz. Seyirci madeni, işçileri o dönemin gerçek koşullarını izlemek istiyor.
Uğur Güneş: Senaryoyu okurken direk Soma faciası geldi aklıma. Televizyonda duyduğum çığlıklar kulağımda çınladı diyebilirim ve açıkçası biraz ürktüm. O faciada ölen insanlar ve arkalarında bıraktıkları o acı öyle ağır ve gerçek ki… Bu gerçeği anlatmak, seyirciye empati kurdurmak, o insanların yaşadıklarını ve arkada bıraktıklarını bir nebze de olsa anlatabilmek bizim için büyük bir sorumluluk oluşturdu. Çünkü bir gerçeği anlatmaya çalıştık ve bu gerçeği anlatırken ekip olarak yüreğimizi koyduk. Saatlerce madenin içinde o soğukta ıslanıp, sonrasında dayanamayıp karavana ısınmaya gittiğimi hatırlıyorum ki o işçiler yerin altında o zor şartlarda, çığlıklar içinde canlarını verdiler. Biz sadece sahne çektik. Gerçekten tarifi zor bir duygu. Defalarca bu insanlar o dönemde bu şartlarda nasıl çalışabildi? dediğimi hatırlıyorum. Adeta ölümle sevgili olmuş bu insanlar. Her gün ölüme inmişler. Buradan bütün maden işçilerine, ailelerine ve maden şehitlerine selam olsun!
AŞK BİR AKIL TUTULMASI
– Davut karakteri haksızlığa boyun eğmiyor ve adalet arıyor. Siz haksızlığa uğradığınızda nasıl tepki verirsiniz?
U. G: Haksızlık konusunda, hele ki söz konusu sevdiklerim olursa, sonuna kadar mücadele ederim. Asla vazgeçmem. Bu konuda ben de Davut gibi çok inatçıyımdır. Eğer mücadele edemiyorsam da uygun zamanı beklerim ona göre hareket ederim…
n Peki aşk için yapabileceklerinizin sınırı var mıdır?
U. G: Aslında net bir sınırım yok. Çünkü aşk akıl tutulmasıdır bana göre. Neyi yapıp neyi yapmayacağımı net olarak kestiremem. Aşık olduğumda anın ve içinde bulunduğumuz koşulların gerektirdiği ölçüde her şeyi yapabilirim gibi hissediyorum, aşık olduğum kişiyi mutlu etmek ve korumak için.
– Esra Hanım hangi dönemde yaşamak, hangi tarihi karakterle karşılaşmak isterdiniz?
E. B: Bu soruda hep çok zorlanıyorum. 17. 18. ve 19. yüzyılların hepsinde doğmak, büyümek ve dünyayı gezmek isterdim. Üç yüzyılın yazarlarıyla, mimarlarıyla, sanatçı ve bilim insanlarıyla tanışıp merak ettiklerimi sorup not alıp 21. yüzyıla dönmeyi çok isterdim.
“ADALET VE EŞİTLİK İÇİN MÜCADELE EDERİM”
– Uğur bey siz hangi dönemde yaşamak isterdiniz?
U. G: Dünya Savaşları ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra hem yurdumun hem dünyanın yeniden şekillenmeye başladığı yıllar. Teknolojinin olmadığı dönemleri görmek; sanatın, müziğin, sanayinin her şeyin gelişimini yaşamak, bir parçası olmak isterdim.
– Dizideki Gülfem karakteri kadar cesur musunuz Esra Hanım?
E. B: Adalet için Gülfem’in mücadelesini ne olursa olsun sürdürmesi hikayeye bambaşka bir renk, tat katıyor. Hayatı, mecmua karıştırmak, kumaş seçmek ve atıyla dolaşmaktan ibaret olan bir maden patronunun kızı olan Gülfem’in gerçeğin peşinden gitmesi, bir kadın olarak beni çok duygulandırıyor. Gülfem kadar cesurum, adalet ve eşitlik için ben de onun gibi konfor alanımı terk edip mücadele ederim.
– Uğur Güneş’i halkın içinden sevilen rollerde izledik… Sizi kötü adam ya da komedi rollerinde de izler miyiz?
U. G: Elbette isterim kötü karakter, güzel dişi bir rol olursa neden olmasın. Çünkü kötü karakter oynamak bir oyuncu için çok lezzetlidir… Çok fazla alan yaratır oyuncuya, tekdüzelikten uzaktır. Komediye gelirsek; okulda hep komedi oynadım aslında. Kimse pek o yönümü bilmez. Kaliteli bir durum komedisinde oynamayı çok isterim.
– Esra Hanım son günlerde çokça benzetildiğiniz sinemanın efsane ismi Türkan Şoray kurallarınız var mıdır?
E. B: İnandığım bir hikaye için karakterimden beklenen her şeyi elimden geldiğince yaparım. Dünyanın en güzel kadınlarından birine benzetilmek beni çok utandırıyor. Çok teşekkür ederim. Dilerim Türkan Şoray gibi seyircinin hafızasında senelerce yer eden projelerde yer alabilirim. Televizyona ya da sinemaya komedi yapmak istiyorum. Tiyatro sahnesinde bir Dünya Klasiği canlandırmak istiyorum. Dijital platformda bir aksiyon dizisinde aksiyonun içinde olan bir kadın karakter oynamak istiyorum.